Avrupa Parlamentosunun geçtiğimiz günlerde aldığı Türkiye'nin AB üyelik sürecinin dondurulmasının önerildiği kararın Türkiye'nin seçilmiş hükümeti nezdinde de Türk toplumu nezdinde de bir anlamı ve bağlayıcılığı olmadığı biliniyor. Aslında AB Türkiye'ye süreç içinde uyguladığı çifte standart dolayısıyla Türkiye toplumunun çeşitli kesimlerinde uzun süredir bir tepki oluşmuş durumdaydı. AP'nin bu skandal kararı bir anlamda Türkiye halkında AB'ye yönelik artan tepki ve şüphelerin haklılığını da güçlendirmiş oldu.
Türkiye'nin Avrupa ile ilişkilerinin tarihi esasen Türkiye'nin tarihi kadar eski. Oraya kadar gitmeyelim. 12 Eylül 1963 yılında imzalanan Ankara Antlaşması Türkiye'nin tam üyelik sürecini bir takvime bağladı. Ve fakat Avrupa bu takvime hiçbir zaman saygı göstermediği gibi oyun devam ederken sürekli oyunun kurallarını değiştirerek daha önce olmayan ek koşullar ve talepler ileri sürmeye devam etti. Türkiye ile birlikte üyelik başvurusunda bulunan Yunanistan'ın üyelik başvurusu, bağlanan takvimde nihayete ererken Türkiye beklemeyi sürdürdü.
12 Eylül 1980 darbesi Türkiye'nin Avrupa kapısında bekletilmesinin bahanesini oluşturdu. Bu görünüşte güçlü ve haklı bir bahaneydi ve Türkiye'yi oyalamaya imkan veriyordu. Bakmayın şimdi FETÖ'nün desteklenmesine ve FETÖ'ye karşı alınan tedbirler yüzünden Türkiye'nin demokrasiden uzaklaştığı eleştirilerinin yeni bir bahaneye dönüşmesine. FETÖ darbe teşebüsü başarıya ulaşmış olsaydı, bu sefer de darbe oldu diye, Türkiye'nin oyalanması için yeni bir bahane oluşmuş olacaktı.