Fransızların nasıl Fransız olduğuna dair yazımızı Fransızlık adına ırkçılık yapanların ne adına ırkçılık yaptığını sorarak bitirmiştik. Fransızlık adına ırkçılık herşeyden önce boş bir iddia, çünkü tarihi veriler, Fransa tarihinin etnolojik tarihi Fransızlarla ilgili karakteristik denilebilecek fiziksel herhangi bir özellik saptama olanağı kalmamış olduğunu gösteriyor. Buna rağmen bir Fransızlık var ve bu kimlik aslında tarihsel olarak, ulus-devlet projesiyle devlet eliyle teşekkül ettirilmiş, işlenmiş ve rafine edilmiş bir kimlik. Bu kimlik adına yapılan ırkçılık ne kadar ırkçılık olabiliyorsa.
Ulusların devlet tarafından yaratıldığı yönünde Gelllner, Hobsbawm, Anderson, Giddens gibi meşhur tarihçi sosyologların tezleri ulus kavramına bir tür metafizik bir köken, bir kutsallık atfeden ulusalcıları baştan itibaren rahatsız etmiştir. İsmet Özel’in muhteşem sorusuyla “Aynada iskeletini görmeye kadar varan kaç, kaç kişi var şunun şurasında?” Bu soru aslında bütün tabularımızla, bizi bir kozaya kapatan ortak aldanışlarımızla yüzleşmeye şairane bir çağrıdır. Derin uykulardan her uyandırma çağrısı ilk anda...