Akademik hayatımızın habitusu hakikate sadakat adına girişilen bir yol değil. Böyle olmadığı için de aynı sadakate sahip insanların dostane bir faaliyetine dönüşemiyor. Birbirini doğrulama veya yanlışlama değil, birbirini görmezden gelme veya daha kötüsü diğer akademisyenlere karşı akademi-dışı kulvarlarda sergileyebileceği her türlü rekabet bu hayatı belirliyor.
Oysa dostluğun arttığı oranda akademik hayattaki verimliliğin de arttığını gösteren sayısız örnekler vardır. Socrates, Platon ve Aristo’nun yaş farklarına ve görüş farklarına rağmen ilişkileri olabildiğince dostane olmuştur. Bu dostanelik sayesinde birbirlerini okumuş, birbirlerini anlatmış ve belki her biri ayrı ayrı günümüze kadar etkileriyle gelmişlerdir. Dikkat edilirse dostlukları her birinin diğerinde fena bulmasını, yok olmasını, eriyip gitmesini gerektirmemiştir. Diyalog dolayısıyla mutlaka her birinin düşünce üretiminde ötekinin izi...