Türkiye’nin ulusallaşma sürecinin aynı zamanda abartılı bir “Batılılaşma” hareketiyle birlikte gerçekleşmiş olduğunun çoğu kez gözardı edildiğini söylemiştik. Türkiye’de kendilerini ulusalcı, milliyetçi diyen birilerinin dayandıkları tarih içinde “kurtuluş” her ne kadar İngiliz-Fransız, İtalya ve Yunanistan işgalinden “kurtuluş’ olarak görülüyorsa da bu kurtuluşun bir sonraki safhasında neden o savaşılan düşmana benzemeye özendiren bir ideolojinin benimsendiğini ve bu ideoloji doğrultusunda bir politik programın uygulandığı sorusu genelde pek sorulmaz.
Türkiye’yi işgal eden ve savaştığımız Batılı ülkelerin yaşam tarzları, ideolojileri ve zihniyet dünyaları bizim ulaşmak istediğimiz uygarlık seviyesi olarak işaretlendi. Belki bunda o dönemde zihniyet veya din ile maddi kalkınma ve uygarlık arasında doğrudan nedensel bir ilişki bulunduğuna dair kaba sosyolojik önyargıların etkisi olmuştur. Ne de olsa Max Weber’in “Protestan Ahlakı ile Kapitalizmin Ruhu” arasındaki ilişkiye dair meşhur kitabı böyle bir önyargının en popüler ifadesi olarak tedavüldeydi. Öncesinde Müslümanlar dinleri dolayısıyla geri...