Sıla-ı rahim, yani yaygın deyimiyle “akrabalık bağı” olarak bildiğimiz kavramı bunun ötesine geçip “varlıklar ve insanlar arasındaki bağı tesis eden” bir bilgi ve eğitim paradigmasının anahtar kavramı olarak düşünebilir miyiz? Star Gazetesindeki son 4 yazısında Vahdettin İnce tam da bu yolda çok ilginç bir deneme yapıyor. Bana göre kolay geçiştirile-meyecek ve bilgi, eğitim, akademi ve alimler ile dünya-halk arasındaki ilişkilere dair çığır açıcı bir yaklaşımı olabildiğince mütevazi bir şekilde işlemeye çalışıyor.
Bu yaklaşımın inceliklerine daldığımızda bugünün bilim anlayışının, Martin Heidegger’in kendi diliyle ifade ettiği gibi, insanı nasıl özünden koparmakla kalmayıp, dünyadan da, gerçeklikten de kopardığını “kendimizce” okuyoruz. Bu kopukluk bilim disiplinlerinin kendilerine tahsis ettikleri uzmanlık alanlarında nasıl diğer alanlardan veya bütünden koptuklarını anlatırken, bu kopukluğun nelere mal olduğunu da daha iyi görmemizi sağlıyor. Oysa “evrende her şey birbirine bağlıdır” ve bu bağın asıl gücü ve nedeni merhamettir. O yüzden bağ (sıla) ile merhamet (rahim) arasındaki ilişkiyi anlatan “sıla-ı rahim” birbiriyle bağlı ve bağlantılı olan varlıkları “merhamet”...