Yasin Aktay Yeni Şafak Gazetesi

Çalınan çocuklarını HDP’den isteyen anneler

Annelerin çığlığı doğrularla yanlışların birbirine karıştığı zamanlarda bir gidişatı değerlendiren en sağlam ölçü, en devrimci sestir. Yıllardır boş bulduğu...

04 Eylül 2019 | 2.481 okunma

Annelerin çığlığı doğrularla yanlışların birbirine karıştığı zamanlarda bir gidişatı değerlendiren en sağlam ölçü, en devrimci sestir. Yıllardır boş bulduğu meydanlarda Kürt çocuklarını en sinsi yollarla kandırıp kendi savaşına yakıt olarak kullanmakta büyük maharet kazanmış olan PKK’ya karşı hiçbir ses bundan daha fazla yaptığının kalleşliğini, hainliğini ve çocuk istismarcılığını gösteremezdi.

Aslında bu, yine anneler tarafından en çarpıcı bir biçimde ilk kez sergilenen bir hakikat de değil. Beş yıl kadar önce, çözüm sürecinin en etkili zamanlarında da, benzer bir olayla karşılaşmıştık. Malum, çözüm sürecinde devletin operasyonları durdurması karşılığında örgütten beklenen şey silahları gömmesi ve militan unsurlarını yurtdışına çekmesiydi. Devlet sözünde durmuş ve uzun süre operasyon yapmayarak samimiyetini göstermişti.

Devletin tutumu aslında çocukların hayatına karşı sergilediği şefkatin bir sonucuydu. Örgütse devletin bu şefkatini acziyetinin bir işareti olarak ve bir fırsat olarak değerlendirmeyi tercih etti. Devletin operasyonları askıya aldığı süreyi söz verdiği üzere silahsızlanmak ve silahlı bileşenlerini yurtdışına nakletmek için değil, daha fazla Kürt çocuğunu dağa celp ederek değerlendirdi.

Eskiden beri PKK zaten dağa eleman çekme işini yapıyordu, ama bu dönemi kalleşçe bir fırsatçılıkla değerlendirdi ve tarihinin en fazla sayıda gencini, HDP teşkilatlarının ve belediyelerinin sağladığı lojistik desteklerle dağa çekti. HDP teşkilatları dağa eleman celp etme merkezleri gibi iş yaptı. HDP’li belediyelere bağlı kültür merkezleri de dağa gidecek elemanlara gerekli bütün maddi altyapıyı sağlamakla meşguldü.

Neticede silah altına alınan gençlerin yaşı 13’e kadar düşmüştü. 18 yaşın altında binlerce çocuğun silah altına alındığı bu şartlarda terörün bitmesi üzerine hesap yapmak imkansız hale gelmişti. Herkesin dilinde başlayacak bir büyük savaşın hazırlıkları vardı. Aslında örgütün kullandığı güç kendi gücü değil, demokratik kurum ve süreçlerin çok kötü bir istismarından başka bir şey değildir.

HDP’lilerin dilinden demokrasi, ellerindense silahlar düşmüyordu. PKK ve HDP arasındaki çizgi de iyice kaybolmuştu. HDP PKK’nın siyasi kolu, PKK da HDP’nin silahlı kolu gibi çalışıyorlardı. Yutturulmaya çalışılan demokratik söyleme göre terör gücü adeta bir siyasi partinin kazanımı gibi görülüyor ve gösteriliyordu. Tabii ki bu süreç normal değildi, olamazdı.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sömürge kafaların Yusuf Tekin’e garezleri 20 Kasım 2024 | 468 Okunma Değerlerimiz ve biz 18 Kasım 2024 | 144 Okunma Dini, ekonomik ve siyasi değerlerimizin durumu 16 Kasım 2024 | 120 Okunma İnsanlık için basit, İİT ve Arap Ligi için dev bir adım! 13 Kasım 2024 | 324 Okunma Ziya Gökalp’in Türkçülüğü, Cumhuriyetin Türkçülüğü 11 Kasım 2024 | 632 Okunma