Kaşıkçı cinayetinin üzerinden 4,5 ay geçti. Şu ana kadar cinayetin aydınlatılmasıyla ilgili Türkiye’nin ortaya koyduğu samimi ve örnek çabalara karşılık S. Arabistan tarafından hiçbir olumlu katkı gelmiş değil. O kadar ki, cinayetin aydınlatılması hususunda sergilenen bu isteksizlik ve hareketsizlik, aslında cinayetle ilgili revaçta olan bütün iddiaların ikrar edildiğini gösteriyor.
Normalde S. Arabistan kendisi hakkında hiçbir iddiaya sessiz kalmayan, karşıt iddiaları veya söylemleri dillendirenlere karşı çok ağır yaptırımları harekete geçirerek ağır tepkiler ortaya koymakla bilinen bir ülke.
Kaşıkçı cinayetinden önce Kanada Başbakanının S. Arabistan’daki insan hakkı ihlalleri dolayısıyla attığı, aslında nispeten yumuşak sayılabilecek bir eleştirel tweetin nelere yol açtığını hatırlayalım. S. Arabistan Kanada ile bütün diplomatik ilişkilerini askıya almıştı.
Oysa Kaşıkçı cinayetinin kamuoyu önündeki bütün soruşturma safahatında S. Arabistan tarihinde hiçbir ülkenin başına gelmeyecek türden eleştirilere, suçlamalara, ithamlara maruz kalıyor olduğu halde bu konuda tam bir suskunluğa gömülmüş vaziyette. Bu sükut ikrar değilse nedir?
Cinayeti azmettirenin MBS olduğu iddiası olayın doğası ve mantığının zorunlu bir sonucu olarak görülüyor ve bu, ifade ediliyor. MBS elbette bunu kabul eden bir cümle de kurmuyor, hatta inkar da ediyor, ama inkarı ispata dönüştürecek bütün bilgi kaynakları, cinayetin tetikçileri, bu tetikçilerin bütün hareketleri ve ilişkileri ellerinde.
Küçük de olsa bir ihtimal MBS değilse de, yani bir başkasıysa azmettiren, her kimse, bunu hemen ortaya koymaya yetecek bilgiler ellerinde. Cesedin nerede olduğuna cevap vermek ellerinde. Bahsettikleri bir yerel işbirlikçi var, bu kimdir, nerededir, onunla hangi düzeyde işbirliği yapılmıştır, bütün detayları bulup ortaya çıkarmak da ellerinde.