Ramazan, bütün ibadetleriyle, gelenekleşmiş yaşam pratikleriyle her yıl bütün ülkeye hatta dünyaya kendi atmosferini hâkim kılarak geliyor ya: Bu yanıyla Cumhuriyet döneminde dinin siyasi ve toplumsal hayattan tamamen uzaklaştırılması yönünde gerçekleşen müdahalelerin çarptığı önemli bir duvar işlevi görmesi de kaçınılmaz oluyordu.
Sekülerleştirme siyasetleri okullardan din eğitimini kaldırarak, tekke ve zaviyeleri kapatarak, dini liderlik kurumlarına olan resmi desteği olabildiğince azaltarak, Arapça harfleri ve din eğitimini tamamen yasaklayarak dinin sadece siyasi hayata etkisini kırmış olmadı, aslında toplumsal hayattaki görünürlüğünü de tamamen yok etmeyi hedeflemiş oldu.
Asırlarca bütün dünya Müslümanlarına liderlik etmiş, onların anavatanı olan Türkiye’de böylece İslam’a karşı başka hiçbir ülkede yaşanmamış bir tasfiye pratiğinin de merkezi haline gelmiş oldu.
Arapça ezanın, hatta Kur’an-ı Kerim’in bile Arapça harflerle okuyup yazılmasının yasaklandığı bir ortamda dindarlık da sürdürülmesi güçlü bir direniş ruhu ve mücadeleler gerektiren bir misyona dönüştü. Böyle...