Rusya'nın Suriye'de gerçekleştirdiği müdahalenin büyük ölçüde
NATO'nun savunma stratejilerini ve reflekslerini ölçme amacı
taşıdığı, NATO'nun izlediği yanlış politikaların bir neticesi
olduğu üzerinde önceki yazılarımızda durmuştuk. Meselenin küresel
boyutunun bölgesel boyutundan daha büyük olduğu söylenebilir.
Elbette bu yaklaşım Rusya'nın Suriye'deki mevcut durumu
değiştirmeyi amaçlamadığı anlamına gelmez. Ancak mesele Suriye'nin
küresel bir karşılaşma alanı haline geldiği gerçeği göz ardı
edilerek yorumlanırsa sağlıklı bir netice elde edilemez.
Rusya'nın Suriye'deki müdahalesinin zamanlaması elbette manidar.
Rus savaş uçaklarının DAEŞ mevzileri ile birlikte muhaliflere ait
lokasyonları da bombalaması, Hazar Denizinden fırlatılan füzeler
gibi askerî girişimlerle Rusya'nın Suriye'deki iç savaşa sert bir
biçimde müdahil olması Esed rejiminin önemli ölçüde zayıfladığı,
Esed'in rejim saflarında mücadele edecek asker bulmakta
zorlandığını itiraf ettiği bir dönemde geldi. Zira muhalifler artık
doğrudan Hizbullah ve İran'ın askerî varlıklarıyla çarpışmaya
başlamışlardı. Dolayısıyla müdahale rejimin dış destek ihtiyacının
oldukça arttığı bir dönemde geldi ve Rusya'nın Suriye üzerindeki
nüfuzunu kurumsallaştırabilmesinin önünü açtı.