Çok tuhaf bir soru bu, farkındayım. Bununla dosttan beklenenin, dosttan beklediğimizin gerçekten onun ölümünü gerektiren bir ilişki biçimine nasıl dostluk denebilir? Sahi kim dostunun ölmesini ister? Kim dost bildiği birinin şu veya bu beklentinin bir parçası olarak ölmesini arzu eder? Dahası kim, dostunun ölümü karşısında yüreğinde büyük bir yangın yaşamaz? Aksine, dostun ölüm ihtimali karşısında bir başka dostun yapması gereken şey onu ölümüne savunmak, korumak, kollamak değil midir?
Buna rağmen dostlarını öldüren, işin tuhafı, onları öldürerek gerçek dosta ulaştığını zanneden bir ilişki biçiminden bahsediyoruz. Elbette dostun fiziki ölümü değil bahsettiğimiz, belki dostluğun ölümünü işaret edeceğimiz bir zihniyet ve sadakatsizlik ilişkisine dikkat çekmemiz gerekiyor.
Dostu hangi durumda öldürürüz, hangi durumda yaşatırız? İşin sırrı aslında “dosttan...