Yasin Aktay Yeni Şafak Gazetesi

Ebu Ubeyde ne dediyse o...

ABD’de 20 Ocak itibariyle yaşanacak olan Başkanlık yemin töreninden önce önceki Başkan Joe Biden ’ın son gün yaptığı konuşma dünyanın her tarafında büyük ilgiyle takip ediliyordu. Biden 4 yıllık başkanlık döneminin kendine göre hesabını veriyor ve ABD’nin bu süre içinde birçok alanda daha fazla ilerlediğini anlatmaya çalışıyordu. Başkanlık süresinin sona ereceği günden sadece üç gün önce İsrail ve Hamas arasında gerçekleşmiş olan ateşkes anlaşmasını başarı hanesine yazan bir hikâye anlatıyordu.

22 Ocak 2025 | 0 okunma

https://w.soundcloud.com/player/?url=https%3A//api.soundcloud.com/trac

ABD’de 20 Ocak itibariyle yaşanacak olan Başkanlık yemin töreninden önce önceki Başkan Joe Biden’ın son gün yaptığı konuşma dünyanın her tarafında büyük ilgiyle takip ediliyordu. Biden 4 yıllık başkanlık döneminin kendine göre hesabını veriyor ve ABD’nin bu süre içinde birçok alanda daha fazla ilerlediğini anlatmaya çalışıyordu.

Başkanlık süresinin sona ereceği günden sadece üç gün önce İsrail ve Hamas arasında gerçekleşmiş olan ateşkes anlaşmasını başarı hanesine yazan bir hikâye anlatıyordu. Yayını Aljazeera TV’den takip edenler bir anda yayının kesildiğini ve aynı süreç ile ilgili beklenen açıklamasını yapmış olan Ebu Ubeyde’nin açıklamasına bağlanıldığına şahit oldular. Ebu Ubeyde’nin zaten önceden kaydedilmiş olan açıklamasına bağlanmak için bütün haber kanalları için birinci derecede önemli sayılan böylesi bir canlı yayını kesmek gerekiyor muydu? Bilemiyorum, ama başlıbaşına bu hareket olayı takip edenlerce çok klas bir hareket olarak değerlendirildi.

ABD Başkanının bütün konuşması boyunca, özellikle Ortadoğu ile ilgili anlattığı her şey yalan veya yalan olmayan kısmı da üzerinde durulmayı hak eden bir önemde değildi. Tam 471 gün boyunca Siyonist İsrail’in Gazze halkına yaşattığı soykırıma seyirci kalmakla yetindi hatta daha da öteye giderek sınırsız destek vermeye devam etti. Herkes biliyor ki bir ABD başkanının bütün bu suçları durdurma gücü ve imkânı vardır. Aslında Trump’ın daha göreve başlamadan önce çektiği restle ABD’nin bu gücünü göstermekle kalmadı, böylece işlenmiş olan bu insanlık suçlarındaki ABD katkısını da ifşa etmiş oldu.

Biden’in konuşmasına karşılık Ebu Ubeyde’nin konuşması ise baştan beri bütün dünya tarafından ilgiyle izlenen, kendi içinde olabildiğince tutarlı, mazlum gönüllere su serpen, aslında düşmanların da ilgiyle ve merakla izledikleri bir konuşma. Daha önce de İsrail basınında bile Gazze’de sahadaki gelişmelerle ilgili Netanyahu’nun çoğu yalan olduğu bilinen açıklamalarındansa Ebu Ubeyde’nin açıklamalarını izlemenin çok daha aydınlatıcı olduğuna dair yayınlar yapılmıştı. Nitekim 7 Ekim’den beri Gazze’de yaşananlara dair Netanyahu ne dediyse tersi oldu. Buna mukabil Ebu Ubeyde ne dediyse o oldu.

Aksa Tufanı’nın böylece süreç içindeki en büyük kazanımlarından birisi de enformasyon konusunda temin ettiği güvenilirlik ve düşman saflarına vurduğu derin darbe. Kimse Filistin konusunda ne İsrail’in ne de ABD’nin anlattıklarına güvenmiyor, inanmıyor artık. Siyonizm kendi uyduruk anlatılarını kurma konusunda yıllardır medya, edebiyat, siyaset ve sinema endüstrisinde Hamas karşısında ve bilhassa Ebu Ubeyde karşısında tam bir hezimet yaşadı.

İsrail kendi halkına bile artık Netanyahu’nun yalanlarını dinletemiyor, haberi Ebu Ubeyde’den almaya çalışıyor. Biliyor ki Netanyahu ve diğer İsrail’li yetkililer kendi halklarına hatta kendilerine bile yalan söylüyorlar. Ebu Ubeyde ise şu ana kadar hiç yalan söylemedi, günün sonunda da her seferinde ne dediyse o oldu. Savaşta Filistin halkının çok sayıda kayıp verebileceği ihtimalini dahi hiç gizlemedi, ama her konuşmasının sonunda zaten mücadelelerinin bir cihad olduğunu ve buna hem zaferin hem de şehadetin dahil olduğunu söyledi.

Ebu Ubeyde’nin konuşmasının içeriğine gelince. Tam bir zafer manifestosu, içinde herşeyden önce bu zaferi nasip eden, vadinden asla dönmeyen, sabredenlere müjdelerini gerçekleştirmekten asla geri durmayan Allah’a hamd ve şükür. Ardından karşı karşıya oldukları gücün Siyonist inançlarının tarihsel ve itikadi kökenlerini anlatan İsra Suresinin ilgili ayetlerini okudu. İşgal, referanslarını çarpıtarak ve kendine yontarak yorumladığı bir teolojik referanstan alıyor. Ama ona karşı duruş da Kitabi bir referansa dayanılmadan gerçekleştirilemez.

Elhak tam da Ebu Ubeyde’nin dediği gibi “Gazzeliler operasyonlarını sadece silahlı işgal kuvvetlerine yöneltirken onlarsa tüm ahlaksızlıklarıyla halka karşı yeni vahşet ve soykırım yöntemleri uyguladı. Buna karşılık 7 Ekim’i işgalin tabutuna son çiviyi çakan bir tarih ve hareket olarak gerçekleşti.”

Ebu Ubeyde’nin Aksa Tufanı ile ilgili tespitleri basit bir propagandadan öte gözleri gören herkesin kabul edebileceği tespitler. Mesela şunlar:

“Aksa Tufanı, Gazze’nin eteklerinde başladı ancak tüm bölgenin çehresini değiştirdi ve işgalle olan çatışmada ortaya yeni denklemler çıkardı.

Aksa Tufanı Harekatı, yeni savaş cephelerinin açılmasına neden oldu ve işgali kendisini desteklemek için uluslararası güçlerden yardım almaya zorladı. Aksa Tufanı Harekatı, dünyaya işgalin büyük bir balon olduğunu gösterdi.

Aksa Tufanı işgalciyi vahşi bir suçlu varlık olarak ortaya koydu ve liderlerini ve askerlerini, adalete teslim edilmesi gereken savaş suçluları olarak gösterdi. Aksa Tufanı, düşmanın topraklarımızı işgal etmeye devam etmesinin tüm bölgeyi ve dünyayı etkileyeceğini gösterdi.”

Bu tespitler Aksa Tufanı’nın nasıl tartışmasız bir zafer sayılması gerektiğinin güvenilir kahraman bir ağızdan net ifadeleri. Baştan sona zaferin muhteşem bir anlatımı olan konuşmanın her cümlesi, her kelimesi iyi ölçülmüş, tartışmış gibi. Zafere sevinenlerin büyük bir sevinçle ve heyecanla izledikleri, yenilenlerin ise kuşkusuz sonsuz bir hüsranla dinledikleri konuşmanın bana göre en çarpıcı yerlerinden biri şehitleriyle ilgili söyledikleri. Çok şehit verdiler, ülkeleri harap oldu ama son dakikaya kadar bütün üyeleriyle birlikte hiçbir hiyerarşik ayrıcalık aramaksızın en ön safta kanlarının son damlasına kadar mücadele ettiler. Nitekim Ebu Ubeyde’nin çok daha çarpıcı ifadesiyle “Bu cihadın büyüklüğü; liderleri İsmail Haniye, Salih el-Aruri ve Yahya Sinvar’ın başını çektikleri şehit konvoylarının şehadete yürüyüşleriyle açıkça görülüyor.”

Liderin ölümünün yenilgiyle özdeşleştiği savaşlar veya mücadeleler vardır. Bu savaşta aksine liderin ölümü hareketi daha da alevlendirdi, daha da canlandırdı. Hele Yahya Sinvar’ın bir şehit oluşu var ki, ölümüyle bin dirildi ve sadece Gazze halkı için değil, bundan sonraki bütün özgürlük mücadeleleri için emsalsiz bir kahramanlık ikonu haline geldi. Nitekim onun şehadeti Aksa Tufanı’nı bir milim bile geriletmediği gibi tam da baştan itibaren hareketin sözcüsü Ebu Ubeyde’nin dediği gibi oldu her şey.

Bilakis onun ölüm şekli bu harekette hiç kimsenin kendi çıkarı için çalışmadığı, dünyevi bir kazanım peşinde olmadığı ve inanmadığı bir dava için sırf dünyevi kazanımlar uğruna insanları ölüme sürüklemediği bir kutlu dava olduğunu gösterdi. Bu dert ölümüne sevdiği bir dert, aşık olduğu bir dava, şehadet ise bu yolda ulaşılabilecek en yüksek rütbe ise bunu önce liderin göstermesi, muhteşem bir samimiyet işareti değil mi?

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ebu Ubeyde ne dediyse o... 22 Ocak 2025 | 235 Okunma Aile hayatına daha erken katılımı sağlamak gerek 20 Ocak 2025 | 143 Okunma Zaferin adı Aksa Tufanı 18 Ocak 2025 | 179 Okunma Ailedeki çözülmeler neyin bedeli? 15 Ocak 2025 | 281 Okunma Cehennem siyasetinin kaçınılmaz sonu 13 Ocak 2025 | 150 Okunma