Savaş karşıtlığının ne kadar sahte, ikiyüzlü, tutarsız bir ideolojik söylem olduğunu yazmıştım. Bu yazım kendilerini “savaş karşıtı” olarak takdim edenleri fena halde öfkelendirmiş.
Öyle bir öfkelendirmiş ki, ellerine geçsem herhalde canımı zor kurtarırım.
Dillerinden dökülen çirkin ifadeler, hakaretler ve hemen her birinin profilindeki savaşkan biyografilere bakıldığında, aslında söylediklerimizi ispatlamak için başka bir veriye ihtiyaç duyulmaz.
Hepsi de o kadar kindar, hepsi o kadar nefret dolu ve şiddete meftun bu sözümona savaş karşıtları, savaş karşıtlığı ideolojisini sadece kendi kirli ve ikiyüzlü savaşları için ucuz bir malzeme olarak kullandıklarını yeterince açığa vuruyorlar.
“Savaşa hayır” derken bile savaşa özgü naralar atarak saldırıyorlar. Barış derken bile kavgaya azgın bir şehvetle atılıyorlar. Bu saldırgan söylemden bir empati, bir barışçıl yaklaşım sadır olması mümkün mü?
Oysa bizim de söylediğimiz tam da bu değil miydi? Savaş karşıtlığı en iyi ihtimalle dünya gerçekliğinden bihaber bir naif bir söylem. Bugün karşımıza çıkan şekliyle ise genellikle savaşan, üstelik haksızca savaşan bir tarafın ucuz bir psikolojik savaş silahıdır.