Bir seçimi daha bütün kampanyasıyla, dinamizmiyle, tartışmalarıyla, gerilim ve keyifli diyaloglarıyla geride bıraktık. Bu yazının yazıldığı saatlerde henüz Türkiye geneli için herhangi bir yorumda bulunmaya elverecek sonuçlar belirginleşmeye başlamamıştı. O yüzden hiç ihtiyat bile gerektirmeyen noktalardan bu seçimin sonuçlarıyla ilgili konuşmamız gerekirse, hiç tartışmasız diyeceğimiz şey, Türkiye demokrasisi, demokrasi dışı güçlere karşı bir raund daha kazanmıştır, seçim sonuçları her nasıl olursa olsun.
Şu tarafından düşünün: Türkiye’de iktidar partisi ve Cumhurun Başkanı, lideri, bu seçim sürecinde hiçbir şekilde kendi makamında yan gelip yatmadı, herkesten çok daha fazla koşturdu, herkesten daha fazla kendini anlatmaya, icraatlarını ortaya koymaya ve halkına hesap vermeye çalıştı.
Kesinlikle sadece bu bile ona atfedilen diktatörlük veya otoriterlik söylemlerini boşa çıkarmaya yetecek bir manzara arz ediyordu. Aksi taktirde başka yollarla nasıl olsa istediği sonuçları kendisine bağlı devlet güçlerine sipariş eder, kendi makamında yan gelip yatar, o sonuçların önüne gelmesini beklerdi. Oysa son dakikaya kadar koşturmaktan, miting üstüne miting yaparak milletinden kendi partisinin adaylarına oy istemekten geri durmadı.
Seçim sürecine doğru giderken, doğal olarak halkın oy verme eğilimlerini tespit etmek üzere bir çok anket yapıldı. Anket sonuçlarına göre adayların veya siyasetlerin isabetliliği veya isabetsizliği üzerine bir dizi yorumlar yapıldı. Bu yorumların hepsi bugün nihai anket olan seçim sonuçlarıyla birlikte halk tarafından karara bağlanmış durumda. Önümüzde olabilecek en geniş çaplı, en gerçekçi ve en öğretici anket var şimdi: Sandık sonuçları.
Bu anket bir sonraki seçimler için eğilimleri göstermiyor. Henüz yeni yapılmış olan seçimlerde partilere önemli mesajlar içeriyor. Halk bu seçim sonuçları üzerinden partilere, adaylara, liderlere çok detaylı mesajlar içeren bir metin yazmış oluyor. Şimdi bu metni en doğru bir biçimde yorumlamanın, bundan gereken dersleri çıkarmanın zamanıdır.
AK Parti’nin 17 yıllık iktidar dönemi, 25-30 yıla kadar uzanan bir belediyecilik tecrübesi hakkında en güçlü değerlendirme bu metinlerde saklıdır. Yine de halkın sadece hizmetleri değerlendirmediğini, aynı zamanda o hizmetleri sunan insanların kendilerini temsil niteliklerine de ayrı bir önem vermiş olduğunu da görmek gerekiyor. Cumhurbaşkanımızın bu seçimi dayandırdığı “gönül belediyeciliği” kavramı tam da bu boyutu en iyi yakalayan noktalardan birisiydi. İstediği kadar hizmet yapmış olsun, halkın gönlüne giden yoldan uzak kalmışsa hiçbir adayın seçmenin dersinden geçemediğini bu seçim sonuçlarıyla da en net biçimde görmüş olacağız.