Nisan ayına geldik ya. Soykırımcılığı tarihlerinden, tabiatlarından, karakterlerinden gelen, sadece tarihte değil daha gün bütün dünyayı kana, fesada, soykırıma boğan siyasetleriyle menşur ülkeler Türkiye’ye karşı Ermeni gündemini tekrar ısıtmaya başladı.
Önce ABD Temsilciler Meclisi İstihbarat Komitesi Başkanı Adam Schiff tarafından sunulan bir karar tasarısında, “Temsilciler Meclisi’nin Ermeni soykırımını tanımayı ve anmayı ABD politikası olarak gördüğü” ifade edildi. Bir karar tasarısıdır, ne olur, nasıl gelişir bilinmez. Ama bu her yıl ABD senatosunda, kongresinde olağan gündemdir.
Ardından Fransa’da, bundan böyle 24 Nisan’ı ‘Ermeni Soykırımını Anma Günü’ ilan ettiğine dair kararname Cumhurbaşkanı Macron tarafından imzalanarak, resmi gazetede yayımlandı.
Ardından İtalya’daki koalisyon hükümetinden Ermeni soykırımını resmi olarak tanıması ve bunu uluslararası alanda savunmasını isteyen bir önerge verildi. Önerge oylandığında 43 çekimsere karşı 382 evet oyuyla kabul edildi.
Avrupa’nın insana pek düşkün ülkeleri, devletleri 1915 yılına müracaat ederek, o gün çekilmiş acılara karşı bile hala ne kadar duyarlı olduklarını, ne kadar merhametli ve ne kadar insancıl olduklarını böylece göstermiş oluyorlar. Yanlış anlamayın, olayın günümüzde yaşanan hadiselerle bir ilgisi yok, tamamen merhametlerinden, iflah olmaz insancıllıklarından, bir karıncayı incitmeye dayanamayan yufka yürekliliklerinden. Yerseniz.
Bugün bizzat kendilerinin sorumluluğunda dünyanın bir çok yerinde kan gövdeyi götürürken 1915’e giderek yaptıkları şey sadece nefreti biraz daha kışkırtmaktan başka bir şey değil. Bu nefret Avrupa toplumlarının zaten ciddi bir sorunu haline gelmişken, faşizmi her geçen gün karanlık bir bulut gibi semalarına çağırırken, bu tür adımlar o bulutlardan sadece felaket çöktürür.