İslam dünyası diye bir gerçekliğin varlığı bugün Gazze halkına yönelik Siyonist saldırganlık karşısında sergilenen etkisizlik dolayısıyla haklı olarak sürekli tartışma konusu oluyor. 2 milyara yaklaşan bir nüfusa sahip İslam dünyasının maruz kaldığı böylesine ağır aşağılayıcı ve yok sayıcı saldırganlık karşısında İslam dünyası adına hareket etmesi beklenebilecek hatırı sayılır bir gücü ve etkinliği olan aktörlerin de hiçbir şey yapmıyor olmaları karşısında farklı bir siyaset takip etmek gerektiği de düşünülebilir. İslam dünyasının bu aktörlerinin, arkasında sınırsız bir ABD ve Avrupa desteği olan İsrail’e karşı ellerinden hiçbir şey gelmiyor olduğuna kimse inanmıyor. İşi getirip sürekli bu ülkelerin de ABD tarafından, şu veya bu yollarla rehin alınmış olduğu tezi, devletler mantığı açısından çok da geçerli değil. Uluslararası ilişkiler ülkeler arasında mutlak itaate dayalı bir düzen mantığına oturmuyor. Fiiliyatta en zayıf ülkenin bir devlet olma vasfıyla bağımsız hareket edebileceği alanlar mutlaka vardır. Sorun bu ülkelerin ellerinin kollarının bağlı olması değil, gönüllü olarak hareket etmeye yanaşmıyor olmaları gerçeğine gelip dayanıyor. Yani bu teze göre...