Yaşadığımız dünyanın belirleyici karakteri haline gelmiş olan kalabalıklar içindeki yapayalnızlık, güvensizlik, insanların birbirine artan nefreti, artan mesafeleri bütün siyasi ve sosyolojik analizleri yeni baştan ele almayı gerektiren bir buhran hali.
İnsanlık tarihinin kaydetmiş olduğu en büyük maddi nimetlerle dolu olan dünyamız aynı zamanda yine insanlık tarihinin kaydettiği en büyük ve en yıkıcı savaşlara, vahşet, kıyım, düşmanlık ve birbirini-çekememezliğe, nefrete de sahne oluyor. İnsanların birbirine tahammül edememesi, farklı olana, yabancıya karşı sergilenen tüm olumsuz duygular, bir şeylerin eksik olduğunu gösteriyor. O eksik olan şey aslında kaybedilen bir şey, maddi varlık ve refahta ilerledikçe elimizden yitip giden bir şey. Yabancıyı Allah’ın bize göndermiş olabileceği bir mesajı, bir ibreti, bir dersi taşıyan bir kişi olarak merak edip, karşılayıp, kucaklamak yerine onu düşmanlaştırmaya, bizden uzak tutmaya dair tedbirleri akla getiren ideolojilere daha fazla zebun oluyoruz.
Bu tabloda eksik olan halkanın dostluk olduğuna dair genel bir kanaat var. Batılı sosyologlar küreselleşmenin bütün mesafeleri kapatan...