AMMAN
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin “Göç, Mülteciler ve Yerinden Edilmiş Kişiler Komisyonu” toplantısı için Amman’dayız. Avrupa, her ne kadar dünyada yaşanmakta olan zorunlu göç dalgaları karşısında sorumluluktan kaçmak ve mümkün mertebe göç dalgalarını sınırlarının dışında tutmak, gibi bir tutum benimsiyorsa da, konuya yabanca kalmamaya çalışıyor. Her ay Avrupa’yı güvenli bir liman bilip sığınmaya çalışan mültecilerin Akdeniz sularına trajik biçimde gömülüp ölümüne seyirci kalıyor. Bu konuda hiçbir vicdani sorumluluk kabul etmek istemiyor. Gelen göç dalgalarını mümkün mertebe yerinde durduruyor, durduramıyorsa kendi ülkesinde en insanlık dışı şartlarda izole etmenin utanılası örneklerini veriyor, ama bir tarafıyla da bu işin insan hakları ihlalleri boyutunun kaydını tutmaya devam ediyor.
Göç dalgalarının nedenlerini, muhtemel sonuçlarını, kendisini ne kadar ilgilendirebileceğini öngörmeye çalışıyor. Yerinden zorla edilen insanlarla ilgili vicdani kayıtları tutma işini de kimseye bırakmak istemiyor. Yaşanan insani trajedilerin raporlamasını hem bilimsel hem demokratik prosedürlerle tutmaya devam ediyor.
Biz de Türkiye’den milletvekilleri (Tuğrul Türkeş, Serap Yaşar ve Zühal Topçu ile birlikte) bu dönemde tutulmuş raporların tartışıldığı, bazılarının karara bağlanmak üzere oylamaya sunulduğu toplantı dolayısıyla Amman’a geldik.
Toplantının Amman’da gerçekleştirilmesinin sebebi Ürdün’ün göç ve yerinden edilen insanlara ev sahipliği konusunda temayüz etmiş bir ülke olması tabi. Son zamanlarda Suriye’den yaşanan göç dolayısıyla 1 milyon 370 bin kadar Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapıyor Ürdün. Bunların 140 bin kadarı kamplarda yaşarken geriye kalanları Türkiye’de olduğu gibi değişik şehirlere veya kasabalara yayılarak yerleşmiş durumda. Suriye krizinin başından 7 yıl geçmiş, bu süre zarfında baştan itibaren gelip yerleşenler yeni hayatlar kurmuş, yeni bir sosyoloji oluşmuş durumda.
Ürdün, rakamsal olarak en fazla Suriyeliyi kabul edip ev sahipliği yapan ülke Türkiye olsa da nüfusa oranlandığında en fazlasını kendisinin kabul ettiğinin altını çiziyor. Bu açıdan bakıldığında durum gerçekten de öyle. Türkiye’nin 81 milyona yaklaşan nüfusuna mukabil 3 milyon 600 bin kadar Suriyelinin oluşturduğu oran yüzde 4’lerde kalırken, Ürdün’ün 10 milyon 90 bin kişilik nüfusuna ilave 1 milyon 370 bin kadar Suriyeli nüfusunun yüzde 13,5’unu oluşturuyor. Buna ilaveten yetkililer, Ürdün’ün eskiden beri Filistin’den (2,175,491) ve başta Irak (66,262), Yemen (9,838), Sudan (4,058) ve Somali (810) olmak üzere toplam 52 ayrı ülkeden kabul ettikleri göçlerle Ürdün’ün dünyanın en fazla göçmen barındıran ülkesi olduğunun altını çiziyorlar. Bu sayımlarla Ürdün’de halihazırda bulunan toplam 3,626 bin göçmen nüfusunun yüzde 36’sını oluşturuyor. Türkiye bütün bu ülkelerden gelen göçleri, ilaveten Afganistan, Libya ve Mısır’ı da kattığımızda 4 milyondan epeyce fazla olduğu biliniyor.