Konya’da bulunduğum, Selçuk Üniversitesi’nde çalıştığım yıllarda nimet saydığım çok şeyler yaşadım, çok dostluklar edindim, çok iyi sohbet meclislerinde bulunup feyz almaya çalıştım. Büyük nimet saydığım konulardan biri Sait Şimşek Hoca ile tanışmış onun sohbetlerinde bulunmuş olmak ama yine en çok hayıflandığım hususlardan birini sorsanız o da onun sohbetlerinde daha fazla bulunamamış olmaktı.
Yıllarca süren ve ilahiyatçı, sosyolog, tıp, edebiyat ve iş dünyasından arkadaşların bir araya geldiği Salı sohbetlerimizin hiç aksatmayan müdavimlerindendi. Sohbetleri o idare etmiyordu ama açıkçası benim gözüm kulağım meclis içindeki herkesten ziyade onda olurdu. Herhangi bir konuya yapacağı katkı, bir meseleye yaklaşımı, açıklaması benim için ciddi bir merak konusuydu, çünkü her zaman kendine özgü bir açılımı olurdu. Bu açılımda da yanlış anlamayın en önemli boyut yalınlığı, sadeliği ve en açık olanını tercih ediyor olmasıydı. Kur’an, vahy onun için her zaman birincil temel referanstı. Çoğu kişinin bazı alışkanlıklarla veya modalara uyarak en son başvurduğu referanslara o ilk planda başvuruyor ve belki de sonraki kelamın...