Hayat özünde bir imtihandır. Kimin iyi işler yapacağı, kimin kötü işler yapacağı bu imtihanlarla ortaya çıkar. İmtihan ise özü itibariyle zor bir süreçtir. İnsanı zorlayan sürpriz sorularla, sürpriz sınamalarla çıkar gelir hiç ummadığınız bir anda, hiç ummadığınız yerden.
Her gün aynı şeylerle sınanmıyoruz. Çok iyi ezberlediğimiz yerlerden çıkmıyor her zaman sorular. İmtihan kipinde de gelmez her zaman. Bazen çok iyi ezberlediğimizi sandığımız yerden geldiğinde aşırı güvenimizden dolayı ve basit bir yeni girdinin aklımızı çelmesiyle şaşırıverir, başka tepkiler, başka tavırlar, başka cevaplar veririz.
Önceden başardığımız bir imtihanı başka bir zamanda kaybederiz. Allah vere de bize yeniden bir fırsat verilsin, kendimizi sorgulama imkanı bulalım, hatamızı görelim ve ondan dönelim. Bunun için hatamızı hata olarak kabul etmemiz lazım tabi.
Yanlışı yanlış olarak görebilmek, ondan kaçınabilmek bir basiret işi, o da nasip işi. Ama samimiyetle yaklaşana nasip olan bir şey.
Aynı şekilde doğruyu da doğru olarak görebilmek, ona tabi olabilmek. Batıl çoğu kez doğru kılığında gelebiliyor.
Batılı doğru olarak gösteren harici bir kötülüğün iğvası çalışabiliyor. Propagandalar, ideolojiler, siyasal çatışmaların kafa karıştırıcı vesveseleri batılı doğru gibi, doğruyu batıl gibi gösterebiliyor. Ona karşı uyanık olmak, akıllı ve ferasetli olmak önemli. Bunu da gözünü açık tutarak, şeytanın hilelerinin çok olduğunu aklından hiç çıkarmayarak sağlamak mümkün.