Cumhur İttifakı’na katılımının konuşulmaya başlandığı andan itibaren Türk siyasetinde bir Hüda-Par gerçeğinin farkına varılıyor, keşfediliyor. Farkına varılıyor dediğim aslında hem onun hakkında hem de ittifaka dahil olması üzerine bir sürü yaygara koparıldıktan sonra oluyor.
Seçim sürecinde herhangi bir aktörün bir anda kahraman, ertesi gün rezil rüsva bir sonraki gün tekrar kurtarıcı kahraman haline gelmesi aslında artık şaşırtmıyor.
13 ay devam eden Masa ve Sofra siyasetinin en güçlü taraflarından biri olan Akşener, kendi tabanından da gelen rahatsızlığın ifadesi olarak, masadan kalkması üzerine hakkında başlatılan siyasi tribün tezahüratında 25 yılda yemediği küfürleri, hakaretleri üç günde yemek zorunda kaldı. Kendisiyle birlikte isnat edildiği bütün sağ siyasi gelenekle birlikte üstelik.
O üç gün boyunca neler neler yazıldı, ne analizler yapıldı, ne büyük laflar atıldı-yutuldu? O üç gün içinde söylenen sözlerin verdiği hava yeni bir hakikat keşfi gibiydi. Meğer yıllardır birlikte hareket ettiğimiz, umut bağladığımız Akşener ve İYİ parti ne mal şey imiş, şimdi anlamıştık....