Ancak gece gündüz barış diyenlerin, Libya’da silahlı mütecaviz bir gücün adım adım, katliamlar yaparak, sivilleri sindirerek meşru yönetimi yavaş yavaş yok etmesi karşısında hiçbir şey yapmıyorlardı. Bu esnada saldırıya maruz kalan taraf bütün dünyaya sesini imdat çığlıklarıyla duyurmaya çalışıyordu. Türkiye bu imdat çağrısını duyup yetişmese gerçekten ortada Trablus yönetimi de kalmamış olacak ve böylece fiilen de bir darbeci-eşkiyanın ezici hakimiyetiyle temin edilmiş bir barış ortamı oluşmuş olacaktı; arkasında onbinlerce insanın kanı ve yaşayan insanların en temel insan haklarından yoksunluklarıyla temin edilmiş bir barış.