İnsan insanın ötekisidir. Bu başlığı çok daha önce de başka bir yazıma koyduğumu hatırlıyorum. Ötekilik kavramına (kategorize etme, ötekileştirme gibi) genellikle olumsuz bir anlam yüklendiğine aşina olduğumuz için, buradan insanın insanın kurdu olduğu anlamı da rahatlıkla çağrışabiliyor. Oysa bu ötekilik insanın en temel varoluş düzeyidir. Ötekilik mertebesi tanımlamalardan, kategorizasyonlardan ve tasavvurlarımız içinde tüketmekten münezzeh bir mertebedir. Öteki’nin en korunaklı halidir.
İnsanın insan olmaya başladığı yer öteki ile karşılaştığı, onunla kendini de tanımaya başladığı, kendini tanıdıkça farkını da görebildiği yerdir.
Fark olmasa insanların birbirini tanıması mümkün olmaz, kimse kimseyi diğerinden ayırt edemezdi. Kendimizi ötekinden farkımızla, ötekini kendimizden onun farkıyla ayırt ediyoruz.
Bir an için bütün insanların birbirinin aynısı olduklarını tasavvur etsenize. Ortaya nasıl bir durum çıkacağını kimse düşünmek bile istemez elbet. İnsanın bu dünyadaki bütün tezahürleri sonsuz ve sınırsız bir farklılaşma ile başlıyor veya oradan devam ediyor. Fark kimliğin de temelidir. Kimlik, belki Türkçemizde o anlamı aynı şekilde vermiyordur ama Batı...