İslam dünyası sadece Müslümanlar için değil bütün dünya için daha adil, daha yaşanabilir bir düzenin tesisi için yeterince dertli. İlahi sünnet yeryüzünde ezilenleri, zayıf bırakılmış olanları zalimlere galip kılmak üzere sürekli bir tedavül halindedir. Dileyen bunu sosyolojik kural olarak da okuyabilir tabii. Ancak konu sadece dünyada bir Hegelyan efendi-köle diyalektiği şeklinde işlemiyor. Çoğu kez (sınıf mücadelelerinde veya etnik-milliyetçi kavgalarda) kölenin efendilik konumuna yükseldikten sonra dünyaya özendiği efendinin zulmünden başka bir şey sunmadığı da görülür.
Oysa mevcut dünya düzeninin en az iki yüzyıldır madunları olan Müslümanların adalet talebi sadece kendileri için değil, bütün insanlar içindir. Amaç sadece zalimi değiştirmek değil, iktidar konumunu bütün insanlar için adalet tesis ve tevzi edecek bir nizamı temin etmektir. Müslümanlar bunu geçmişte yaptılar. Belli etnik, ırksal veya coğrafi yaşam koşullarından...