Bir süredir sol üzerine, münhasıran da İslami sol üzerine yazdığım yazılara gelen tepkiler bu konuda eksik kalmış bir iki noktayı daha tamamlamayı gerektiriyor. Öncelikle söylemem gerekiyor ki, bu yazıların yazılmasına sevk eden ilk gerekçe İslami sol iddialarına, tez ve söylemlerine karşı bir cevap verme isteğiydi. Yazdıkça, mevzunun sadece solla sınırlandırılamayacağını düşündüm. Çünkü karşımızda sol diye tanımlanabilecek sabit bir hikaye, tavır veya çerçeve bulunmuyor. İslami sola, sol cenahın bir kesiminden bir ilgi ve talebin hem geçmişte hem de bugün var olduğu doğrudur. Bu talepleri belli bir tepkiselliğe veya tek bir kötü veya naif niyete indirgeyip harcamak istemem. Bu isteğin herkeste çok farklı bir karşılığı olabilir. Herkesin bir konuya ilgisi tek bir kaleme, tek bir insani duruma indirgenemez. Neticede insanların her biri her olayla kendine özgü şartlarda karşılaşır, kendilerine özgü bir tavır ortaya koyar ve yine kendilerine özgü bir yolla etkilenirler. Sol kesimden Avrupa veya Latin Amerika'daki tarihsel uzlaşma örneklerini izleyerek Türkiye'ye de bunu taşıma arayışının izleri hep oldu. Tamamen pragmatik ve İslam'ın devrimci gücünü devşirmeye matuf bir arayış olarak kalanları da.