Seçimler seçmen ile seçilen arasında karşılıklı bir pazarlığın döndüğü ve oylama ile karara varıldığı bir sözleşmedir. Seçmenin taleplerine cevap veren, verdiği cevapla bir güven telkin edebilen daha yüksek oy alıp temsil yetkisini de alıyor. Ancak seçilenin seçmene vadettiğini gerçekleştirebileceğine dair verebildiği bir garanti yok. Yetkiyi aldıktan sonra bütün sözlerini unutan siyasetçiler, o yüzden siyaset sahnemizin başat figürlerinden. Oy karşılığında verilen bir çek, senet veya bağlayıcı bir taahhütname yok. Seçmenin tek kozu bir sonraki seçimde siyasetçinin tekrar karşısına çıkacak olması.
Seçmenine tekrar tekrar yalan söylediği halde her seferinde oy almayı başarabilen siyasetçi tipolojisi ise Türkiye siyasetinde hiç de azımsanacak bir tipoloji değil. İşin ilginç tarafı bu konuda aldatan siyasetçiden ziyade, seçen ile seçilen arasındaki ortak aldanış iradesinin, yani ideolojinin olabildiğince etkili olması. Partilisinden hiçbir hizmet almadığı halde terlik olsa onu seçmekten vazgeçmeyen seçmen profili maalesef adı da konulmuş olarak seçmen envanterimizde mevcut.
Tabii bu tespit, genellikle...