Körfez İşbirliği toplantısının 39’uncusu Suudi Arabistan’ın Başkenti Riyad’ta toplandı. Toplantının planlanan hedefinde Körfez ülkeleri odaklı bir gelecek planlaması çerçevesinde 2025’e kadar ekonomik birliğin sağlanması için ortak Körfez pazarının önündeki tüm engellerin kaldırılması ve Birleşik Körfez askeri komutasının hayata geçirilmesi için gerekli prosedürlerin tamamlaması vardı. Daha doğrusu bütün ilanlar böyle yapılmış, bütün ifadeler bu doğrultudaydı. Ama bu hedeflere dair somut hiçbir öneri, plan veya program duyulmadı.
Aslında iki yıldır Katar’a karşı diğer üç üye devletin uyguladığı ambargo dolayısıyla Körfez Birliği diye bir şeyden söz etmenin imkanı kalmamış durumda. Kuveyt ve Amman’ın aslında onaylamadığı ama onaylamadığını da açıkça ifade edemediği bu ambargo her şeyden önce bir siyasi ve ekonomik Birlik olarak Körfez’in varlığını fiilen sona erdirmiş bir adımdı. MBZ & MBS’in maceracı, kural ve gelenek tanımayan kişilikleriyle bölgeyi içine soktukları durumun özeti buydu. Bu durumsa son zirvede altı çizilen ve aslında herkesin bilincinde olduğu birliğin önemine dair gerçekliğe karşı büyük bir çelişki oluşturuyordu.
Son toplantı 2017 yılında Katar’ın davet bile edilmediği ve ona karşı yok etme operasyonunun sonuna kadar böyle devam edebileceği yönünde bir hevesle gerçekleşmişti. Yine Kuveyt ve Umman’ın bu gidişten memnuniyetsizliklerini açıkça belli ettikleri, hatta böyle devam ederse Körfez kavramının bir siyasi ve ekonomik Birlik olarak kadük kalmış olduğu yönündeki endişelerini hissettirdikleri bir minvalde gerçekleşmişti.
Doğrusu Körfez’de bir birlik yok. İşbirliği ise halihazırda çok zorunlu hallerin dışında hiç yok. MBZ & MBS’ın kontrolündeki BAE ve SA’nın gündemleri şimdiye kadarki Birliğin gündeminden çok farklı. Kendi ülkelerini olduğu gibi bütün bir Körfez’i büyük bir maceraya sürükleyen ve onu İslam aleminin önceliklerinden koparan bir mecraya sokmaya çalışıyordu.
İsrail’le ilişkilerin normalleştirilmesi, Filistin davasının iyice marjinalize edilmesi, ABD ile hesapsız bir teslimiyet ilişkilerinin benimsetilmesi, İran’a karşı teoride seferberlik söylemi, pratikte el altından işbirliğine devam ve böylece İslam dünyasının sürekli kendi içinde bir soğuk savaş düzeninde tutulması. Neticesi İslam dünyasının her yerinde kan, revan, zulüm, istibdat, katliam olan, nereye götüreceği bilinmeyen bir maceracılık.
MBS &MBZ’nin maceralı yolculuğundan, en azından Körfez İşbirliği açısından, dönüş için, öyle görünüyor ki, Kaşıkçı olayı uyarıcı hatta şok edici derecede uyarıcı bir etki yapmış.