Bizden öncekilere farz kılındığı gibi bize de farz kılınan Ramazan orucu böylece en kadim insanlarla zamanımızın insanlarını geleceğe de uzanan bir ortak zaman algısıyla birleştiriyor, çağdaşlaştırıyor. Aynı zamanda çağımızda farklı coğrafyalarda yaşayan bütün insanları da birbirleriyle irtibatlandırıyor. Sadece bütün bedenlerde aynı formatta tutulan oruçla değil, aynı zamanda insanlar arasında sağladığı dayanışma, birbirini anlama, birbirini dert edinme duygusuyla da.
Ramazan’da bizim kendi benliğimizden, egomuzdan bir nebze sıyrılıp başka insanları da dert etme duygusu had safhaya varır. Bu duygu iyice küreselleşmiş olan dünyamızda bizi başka coğrafyalardaki insanlarla da aynı dünyaya ait kılıyor. Tutulan oruç tecrübesinin de katkısıyla bütün mesafelere rağmen birbirimize yakın kılıyor. Dertlerimizi de ortak dert haline getirip yüklerini hafifletiyor, kaderimizi bir mecramızı ortak kılıyor.
Myanmar’ı, Suriye’yi, Irak’ı, Kahramanmaraş-Hatay depremzedelerini, Yemen’i, Somali’yi, Keşmir’i ve tabii ki Filistin’i sofralarımızda, dualarımızda ağırlıyor, infaklarımızla onların çilelerine ortak...