Kurban Yahudi-Hıristiyan ve İslami gelenekte ortak bir tema olsa da aynı zamanda bu iki büyük geleneğin ayrışmasının, farklılaşmasının bütün boyutlarının rahatlıkla izlenebileceği bir konudur. Kurban edilenin İshak mı İsmail mi olduğu konusu üzerindeki vurgunun nasıl kurbana atfedilen bir imtiyaz, bir üstünlük olarak anlaşılmış olduğunu göstermeye çalıştık. Ancak kıssanın ayrıntısına inildiğinde kurban olmakla bir şeref payesi atfedilen İshak’ın kıssanın akışı içinde ne kendini ne Allah’ı ne peygamberliği ne babası İbrahim’i ne de hayatın anlamını zerre kadar anlamayan son derece sıradan, aciz bir kişilik olarak resmedildiğini de gördük.
Kitab-ı Mukaddes’in anlatımıyla İshak, peygamber olan babasının kendisinden gizlemiş olduğu kurban emrini bir sürpriz olarak duyduğunda ayağına kapanıp kendisini öldürmemesi için yalvarıyor. Bu anlatımda kurban olayının hayat ile ölümü birbirine yaklaştırma, birleştirme ve hayatın da ölümün de Allah’a ait olduğuna dair bilgeliği öğretmek gibi bir işlevi asla söz konusu olmaz. O yüzden zaten sonradan ve bu anlatımlar üzerinden gelişen kurbana dair Yahudi-Hıristiyan felsefesi onu...