Terörle mücadele etmenin teröristle mücadele etmekten ibaret olmadığı bir gerçektir. Terörün mutlaka her zaman derin sosyolojik, siyasal bir zemini vardır ve bu zemini düzeltmedikçe bu zeminin ürettiği teröristlerle uğraşarak bir yere varılamayacağı konu gündeme geldikçe tekrarlanan bir ezberdir. Gerçekte karşılığı olan da bir ezber.
Ancak terörün gerçek sosyolojik zemininin ne olduğunun tespiti konusunda hem rivayet muhtelif hem de sosyolojik zemin o kadar sabit değil. Sürekli değişim halindeki bir sosyolojik ve siyasal zeminde terörün devam ediyor olmasının sebepleri de, bu sebeplere dair görüşler ve tutumlar da zamanla değişim gösteriyor.
Mesela PKK terörünü yıllarca devletin Kürt meselesine yanlış yaklaşımları üzerinden açıklamaya çalışanlar oldu. Doğrusu devletin Kürtlere karşı yanlış yaptığı, Kürtleri inkar ettiği, dillerini konuşmaya, kültürlerini ifade etmeye ve bunun siyasetini yapmaya yasak koyduğu bir ortamda kendini ifade etmek için terörden başka bir yol kalmadığı yönündeki analizler terörü haklılaştırmaya yarıyordu. Ama devletin Kürt sorunu karşısındaki siyasetin, terörü hiçbir şekilde meşrulaştırmasa da, teröre güçlü bir psikolojik destek olarak çalışıyor olduğu da sır değildi.
Bu zeminin terör örgütü tarafından istismar edilmesi çok kolaydı ve terörist üretmesi kaçınılmazdı. Terörle mücadele için öncelikle terörist üreten bu zeminin yok edilmesi gerekiyordu. AK Parti devletin Kürt sorunu karşısındaki paradigmasınıdeğiştirdi. Kürtler bir sorun değil, bu ülkenin ayrılmaz bir parçasıydı. Kürtlerin varlığı da, dillerini konuşma, öğrenme ve yayın yapma özgürlükleri temin edildi, bu konuda durumlarının daha da ilerletilmesi talebine matuf siyasetlerinin önündeki bütün engeller kaldırıldı. Kürtler bir sorun değil bu ülkenin sahibiydi; Türkler kadar, Türkiye’de yaşayan Araplar, Çerkezler, Boşnaklar, Arnavutlar, Lazlar, Zazalar, Gürcüler vs. kadar.
Bu, sadece terör sorununu çözmek için ortaya konulmuş bir çerçeve değil, AK Parti’nin kendi vizyonuna uygun olarak daha demokratik, daha insani ve daha İslami bir çerçeve olduğu için ortaya konulmuştur. Türkiye’de herkesin kendi dilini konuşma, kendi dinini yaşama veya yaşamama, kendi kültürünü ifade etme özgürlüğü vardır. Bu özgürlükler ortamında terör örgütünün beslendiği yasal ve psikolojik zemin de, bahaneler de ortadan kalkmıştır.
Şimdi ise, yıllarca terörü desteklemiş psikolojik zemin ve bahaneler ortadan kalktığı halde terörün hala devam ediyor olması paradoksuyla karşı karşıyayız. Bu durum, terörü sosyolojiyle açıklayan eski analizlerin yanlış olduğunu mu gösteriyor?