Zaman zaman çizgiyi aştığını düşündüğümüz ilahiyatçılarla karşılaştığımızda verilen tepkilere bakılırsa ilahiyatçıdan neyin beklendiği konusunda bir netlik varmış gibi görünür. O beklentiye cevap vermekte bir kural ihlali yaptığında oluşan infialler aslında ilahiyatçı ile toplum veya kurumlar arasında zımnen de olsa bir rol tanımı olduğu anlaşılıyor. Oysa işin tarihine bakıldığında durum biraz karışıyor.
Çünkü daha önce de değindiğimiz gibi İlahiyat Fakültesi herşeyden önce pozitivist paradigmanın etkisi altında bir üniversite çatısı içinde kendine bir yer buluyor. Bu yer biraz da ödemek zorunda olduğu bir kiranın varlığını da gösteriyor. Üniversitenin elbette her yerde ve her zeminde pozitivist olma şartı veya mecburiyeti yoktur. Kendi kulvarında çok farklı çizgide bir üniversite de gelişebilir.