Dünyayı kendi ütopyalarına göre şekillendirmek üzere hareket eden siyasi hareketlerin en başta insanı kaybettiklerine dair çokça şikayetler dinledik. Ütopya zihinde kurgulanan mükemmel dünya, ama mükemmelliği insanın kendi ufku, hayali ve arzularının sınırları kadar. Tarihsel ve toplumsal ufkun sınırlarında tasarlanan dünyanın özünde dramatik olan hayatın dinamizmine uymaması mukadderdir. Çünkü hayatın dinamizmi her zaman her türlü insani sistem tasarısını aşar.
Ütopyasını kuranlar bunu salt bir sanat olarak, insanlara kendi hayalleri, rüyaları olarak sunsalar belki sorun olmaz, o da insani çoğulluk içinde bir renk, bir ses, bir çağrı olarak kalır. Oysa birilerinin
hayali olan ütopyalar bir siyasi hareketin hedefi, menzili, zionu, Kızılelması haline gelince insanlar arasına düşmanca mesafeler kuran bir baskıya, zorbalığa da dönüşür.
Bütün ütopyalar gerçekleşebilmek için topyekûn bütün insanlar için bir dönüşüm programı da vazeder. Bu dönüşüm insanların şimdi bulunduğu halden başka bir hale dönüşmesini öngörür. Irkçı bir ütopyada bizim ırkımızdan olmayanlara belki soykırımlar, belki zillet belki etnik temizlik reva görülür.
Sosyalist ütopya...