HDP'li milletvekillerinin gözaltına alınmasına karşı batılı
tepkiler aralarındaki büyük ve derin aşkı açığa vurmuş oldu. AB
çevrelerinin HDP ve PKK'ya yaklaşımları başlıbaşına demokrasi ve
doğu batı ilişkileri tarihi açısından üzerinde her türlü
siyasi-akademik analizin yapılmasını hak eden tipik bir olay.
Avrupa'nın demokrasi söyleminin özellikle Batı dışı toplumlar
üzerinde nasıl bir emperyal söylem olarak çalışıyor olduğunun çok
açık bir resmini oluşturuyor. Demokrasi ve insan hakları
söylemi, sadece kendi adamlarının, kendi seçilmiş çocuklarının
(their boys) önünü açan, onları koruyan bir kalkan olarak
işliyor.
Kendi çocukları, dünyanın her tarafında vardır ve oralarda kendi
planlarını uygular, kendi siyasetlerini takip ederler. Bu seçilmiş
çocuklara dokunulduğunda insan hakları ihlal edilmiş olur, orada
demokrasinin standardını o çocukların hareket kabiliyetleri
belirler. Bu çocukların ihlal ettiği insan haklarının esamisi bile
okunmaz. Onlar seçilmiş çocuklar olarak mücadelelerinde her
türlü hakka sahiptirler. Onlar ebediyen mazlum, muhalif ve hakları
çiğnenmiş olduğu için başkalarının haklarında, hayatlarında,
huzurlarında sınırsız alacakları vardır. Yaptıkları teröre
terör denmez, öldürdükleri insanlar ya masum değildirler veya
çocuklarının özgürlük yolunda önemsiz telefattan
sayılırlar.
Her gün terör saldırılarıyla çoluk çocuk demeden bir sürü sivilin
canını alan onların çocuklarından PKK hakkında Belçika'da bir
mahkeme “bir silahlı muhalefet hareketidir, terör örgütü
değildir” şeklinde bir karar bile yayınlandı. Şaşırdık mı?
Aslında bu kadar “terör karşıtı” söylemiyle, kendi çocuklarına
karşı hassasiyetini ne kadar bilsek de, Avrupa Birliği'nin
başkentinde bir mahkemeden böyle bir tavır beklemezdik.