K'nın son günlerde terör saldırlarını artırmakta sergilediği performansı kendi ufku, söylemi, çapı ve kapasitesiyle izah etmek mümkün değil. Türkiye'nin kendi iç gerilimleriyle veya tartışmalarıyla da telifi kabil bir şiddet değil bu. Türkiye'de devlet ile Kürtler, toplumun geri kalanıyla Kürtler arasındaki bütünleşme arttıkça, gerilim azaldıkça, anlayış seviyesi yükseldikçe, bu şiddetin daha da artıyor olması olayın kesinlikle Kürt meselesiyle alakasının giderek yok olmaya yüz tutmuş olduğunun en açık göstergesi. Bu şiddetin kökeni de anlamı da hedefi de çok başka.
Giriştiği çukur siyaseti dolayısıyla her geçen gün gerek güvenlik güçlerine karşı verdiği ağır kayıplar dolayısıyla gerekse de bu anlamsız hırçınlık ve çırpınış dolayısıyla, tabanıyla arasına giren büyük mesafe yüzünden ağır kan kaybeden PKK bu kayıplarına rağmen her geçen gün, kalleşlik düzeyi son derece yüksek, tahrip kapasitesi de büyük eylemlere girişiyor.
Uğradığı taban kaybıyla mütenasip olmayan bu eylem yoğunlaşması 15 Temmuz'da gerçekleşemeyen darbenin, işleri aksi gitmiş planlayıcılarının hıncını ve hırçınlığını da üzerinde taşıyor gibi. Bugün ortaya çıkan tabloda PKK, PYD, JPG, DEAŞ ve FETÖ'nün hepsinin de bir düzeyde çok koordineli, senkronize bir amaç doğrultusunda çalışıyor oldukları görülüyor. FETÖ'nün zaten PKK ile 15 Temmuz gecesi için özel bir işbirliği içinde hareket ettiklerine dair yeterince veri ortaya çıktı.
15 Temmuz'un başka türlü gerçekleşmesi halinde PKK ve PYD'ye de DEAŞ'a da bugünkünden çok daha farklı bir mesai çıkmış olacağı çok açık. Bu mesai ve bu mesaideki görevlerinden boşa çıkarılmış olmanın hırçınlığını ve pusulasızlığını bugünkü eylemlerinde görebiliyoruz. Planlandığı gibi gitmiş 15 Temmuz planının içinde bölünmüş bir Suriye ve yine bölünmüş ve iç savaşa sürüklenmiş bir Türkiye'nin nasıl bir rol dağılımına yol açmış olacağını kestirmek o kadar zor değil.