“Büyük bir toplumsal ritüel bütünlüğünün manasını anlamak, toplumun günlük yaşamında özetlediği inanç ve değerlerin işleyişini keşfetmeyi gerektirir. Bu özellikle, merkezi vahyi insan işlerinin doğru yürütülmesi için gerekli ve yeterli olduğuna inanılan bir Yasa olan İslam için geçerlidir. Antropologların İslam’ın “büyük geleneği” hakkındaki araştırmalara yapacakları çok az katkı vardır, ancak bu geleneğin çağdaş Müslüman toplulukların günlük işlerinde nasıl yaşandığına dair bir anlayışa katkıda bulunacakları çok şey vardır.”
Bu sözler 1960’lı yılların sonunda Chicago Üniversitesinden Türkiye’ye gelen bir antropolog çift olan L. A Fallers ile Margaret Fallers’in Ramazan üzerine yaptıkları bir antropolojik çalışmanın sonuç cümlelerinden. Chicago’lu çift Türkiye’ye geldiklerinde çalışacak konu olarak Türkiye’deki Ramazan ritüellerini ve bunların Türk toplumu içindeki anlamlarını çözümlemeyi seçtiklerinde Türkiye’deki sosyolog ve antropolog meslektaşları tarafından oldukça tuhaf karşılanacaktır. Türkiye’de sosyoloji yapacak birinin o yıllarda bakabileceği son şey din olacaktı, daha da ötede Ramazan...