Türk Sosyolojisinin duayen ismi Prof. Dr. Şerif Mardin hakkın rahmetine kavuştu.
Onun Türk sosyal bilimcileri için, Türk siyasi düşünce tarihi için ne anlam ifade ettiği konusu, yıllarca ne kadar tartışılmış olsa da, şimdi üzerinden bir de ölümünün geçtiği yepyeni bir bağlama kavuştu. Kişi hayatta nasıl bir etkinlik içinde olursa olsun, ölünce bütün bir hayatı, geçmişi ve anlamı bambaşka bir bağlama kavuşur.
Bir anlamda kişi ölünce tamamlanmış bir metne dönüşür, bir başka açıdan da, ölen kişinin bütün eseri üzerine ölümüyle birlikte yepyeni bir bütünlüğe ulaşır.
Bu açıdan bakıldığında, kişi öldüğünde tamamlanmış olmuyor yeni bir kulvarda eserini icra etmeye veya eserine veya eserinin anlamına yeni katkılar almaya devam eder. Burada artık “katkılar yapmaktan” ziyade “katkılar almanın” daha belirleyici olduğunu görmek önemli bir detaydır. Çünkü artık eserinin kimin tarafından nasıl anlaşılacağına kendisi karar veremiyor, belli ki, ortaya koyduğu eserin gücü onun daha etkin anlaşılmasına, yorumlanmasına etki eder, ama neticede ondan kimin neyi anlayıp neyi yeniden üreteceği onun inisiyatifinden tamamen çıkmıştır.
Çok kısa bir süre önce kendisinden bir ömür boyu esirgenen TÜBA ödülünü, üzerine “şeref” payesi koyarak verilmesiyle ilgili yaşanan tartışmalar geldi aklıma. O tartışmalar üzerine ben de bu köşede iki ayrı yazı yazmıştım.
Ölümünün hemen ardından hakkında yazılanlara baktığımda ana hatlarıyla o tartışmaların bağlamının hemen yeniden telaffuz edilmesi şaşırtıcı olmadı.