7 Haziran seçimlerinde HDP Cihangir-Nişantaşı sosyetesinden
aldığı gazla barajı zorladı, ama bu gazın tek başına barajın üstüne
çıkaramayacağı çok açıktı. Asıl büyük istimin PKK'nın Güneydoğu
oyları üzerinde yaptığı baskı, o bölgede esirdiği terör dalgasıyla
geldiği çok açıktı. PKK'nın çözüm süreci hatırına sabırla
karşılanan bu alan gaspı bölge insanı üzerinde devlet tarafından
ciddi bir terk edilmişlik hissi uyandırdı. HDP'ye giden oyların
hatırı sayılır bir kısmı, bu terkedilmişliğe karşı bir tür
cezalandırıcı tepkiyi ifade ediyordu.
Seçim kampanyasını her yerde alenen ve en etkili biçimiyle PKK ve
KCK birimleri, kuşkusuz kendilerine özgü yöntemlerle yürüttü. Bu
yöntemin içinde her tür tehdit, baskı, adam kaçırma, haraç, gasp
vardı.
Seçim öncesinde HDP'den savaşı bitirme ve PKK'yı aşma beklentisi
içinde olanlar ya bu ilişkiyi yeterince görmüyor veya bildikleri
halde seçim sonucunda PKK'nın bir silahlı güç olarak devre dışı
kalacağına dair bir iyimserlik içindeydiler. Seçimin
demokratik-siyasi temsil sağlayacağı için silahları kendiliğinden
devre dışı bırakacağı beklentisi teorik olarak tamamen boş bir
beklenti değil. Ancak tarihi ve tarzı bilinen PKK'nın HDP'yi bu
kadar borçlandırdıktan sonra onun üzerindeki vesayetinden,
iktidarından neden bir çırpıda vazgeçeceği sorusunun aynı
iyimserlikte bir karşılığı yok.