Daha önce Gezi hadisesi vesilesiyle “Solun beklediği Mesih Taksim’de mi inecek?” diye bu başlığı andıran başka bir başlığımız olmuştu. Gezi hadisesinde sergilenen inanılmaz vandalizmde Devrim manzaraları gören Türkiye’nin solcuları tam eşiğine kadar gelmiş olduğunu düşündükleri Devrim’i uzun süre Gezi kalkışması ile özdeşleştirerek hatırı sayılır bir edebiyat döktürmüştüler. Ne o, hiçbir istikameti olmayan Vandalizm ne de kapitalizmin en vahşisi, en acımasızı olan finans devlerinin ve Küresel kapitalistlerin o kalkışmayı açıktan desteklemiş olmasını Devrim yolundan saptıran bir unsur olarak gör(e)mediler. Türkiye’nin en büyük bankalarından birinin sahibinin “çapulcuyuz” diye pankart taşıyıp Gezide aralarına katılmasını, hidayete ermiş, Devrimin tarihsel blokuna taze bir nefes olarak katılmış olmasına bağlandı muhtemelen. İbretlik bir durumdu gerçekten.
Aslında Solun devrim ve kurtuluş anlayışı genelde ve her zaman Mesiyanik olmuştur. Gördüğü her şiddete, yaşanan her darbeye, her toplumsal hareketliliğe....