Sosyolojide toplum mühendisliğinin pozitivist iyimserliğinin ötesine geçmemize yol açan en önemli keşif, projelerin hedeflenen sonuçlarından çok hedeflenmeyen, niyetlenilmeyen hatta hiç de istenmeye sonuçlarının çok daha belirleyici olması. Bu keşif aslında bir disiplin veya meslek olarak sosyolojinin altını oyan bir sürü hayal kırıklıklarının ardından gelmiştir. Dinin, milliyetçiliğin, köylülüğün dönüşümüne ve sanayileşmenin nihayetinde alacağı şekle, sınıfların nasıl şekilleneceğine ve neler yapabileceğine dair sosyolojinin ilk öngörülerinin neredeyse hiç birisinin tutmamış olduğu görüldüğünde sosyoloji dönüp kendi üzerinde düşünmek zorunda kalmış ve bir tür “düşünümsellik” mecrasında ilerleme yolunu seçmiştir.
Sosyoloji diyorsam da hangi sosyoloji, kimin sosyolojisi diye bir itirazın gelmesini de beklerim tabi. Neticede disiplinin tek bir elden ve kanaldan belirlenen bir mecrası yok. Bahsettiğim şey belki ana akım sosyoloji.
Kariyerinin son zamanlarında Tony Blair’e danışmanlık yapmış olan meşhur İngiliz sosyolog Anthony Giddens’ın meşhur “eylemin istenmeyen sonuçları” başlığı altında sosyal mühendisliğin...