Söz ve yazı arasındaki karşıtlık batı metafiziğini inşa eden en önemli karşıtlıklardan birisidir. Genel kabule göre söz, anlamın burada ve şimdi gerçekleşmesini temin eden bütün donanımlara sahiptir. O yüzden anlamın daha fazla gerçekleşmesine imkan verir. Yazı ise tam tersine anlamın gerçekleşmesini gerektiren zamansal ve mekânsal buluşmayı temin edemediği için anlamı sürekli öteler ve erteler. Bu erteleme ve öteleme işleminin ise iktidarlara okuma yazma bilmeyen kitleler üzerinde egemenliği tesis etmek ve sürdürmek üzere güçlü bir silah olarak işler. O yüzden, daha önce de bir vesileyle değinmiştik, Sözlü ve yazılı kültür üzerine önemli analizleri ve tezleri olan yapısalcı antropolog Claude Lévi-Strauss, mesela, yazının ortaya çıkışı ile kölelik arasında doğrudan bir irtibat kurmuştur.
“Hipotezim doğruysa” der “iletişim aracı olarak yazmanın birincil işlevi, diğer insanların köleleştirilmesini kolaylaştırmaktır. Yazının ilgisiz amaçlar için ve aklın bilim ya da sanatlar alanındaki tatminleri için kullanılması, onun icadının ikincil bir neticesidir ve hatta onun birincil işlevini pekiştirmenin, haklılaştırmanın ya da gizlemenin bir...