HARTUM. Geçtiğimiz Cuma günü iktidardaki partinin olağan
kongresine AK Parti adına katılmak üzere Sudan'daydık. Aynı
nedenle, 2014 yılının Ekim ayında yine olağanüstü kongre
dolayısıyla geldiğimizden beri hem Türkiye'de hem de Sudan'da bir
çok şey olağanüstü hızda yaşandı. Türkiye o yıl Gezi Parkı, 17-25
Aralık yargı darbesi teşebbüsü ve akabinde 7-8 Ekim 2014'teki
Kobani olaylarının oluşturduğu atmosfer içindeydi. O günden sonra
arka arkaya yaşanan seçimler ve 15 Temmuz Darbe teşebbüsüyle
birlikte hem içte hem dışta dünyanın gündeminde oldu.
Sudan'da ise 2014 yılında bir referandumun ardında yaşanan resmi
bölünmesinin arkasından 3 yıl geçmiş; nispeten rahatlamış olmakla
birlikte bir is savaşın ardından bir bölünme yaşamış olmanın
travmasını hala atlatamamış gibiydi. Üstüne üstlük bu bölünme
sürecine giden yolda ülke üzerinde uygulanan uluslararası baskılar
ve ambargo en ağır şartlarında hala devam ediyordu.
Güney Sudan'da özellikle Darfur bölgesinde 1983 yılından itibaren,
yani Ömer el Beşir'in iktidara gelişinden epey önce başlamış olan
ayaklanma ve iç savaşın neticesinde 2005 yılında imzalanan Kapsamlı
Barış Anlaşması (KBA) uyarınca, 9-15 Ocak 2011 tarihlerinde bir
referandumu düzenlenmiş, neticesinde Güney Sudan Cumhuriyeti (GSC),
9 Temmuz 2011 tarihinde ilan edilmişti. Bu sürecin 1983 yılındaki
başlangıcı ve bölünmeye kadar gidişi başlı başına ibretlik bir
hikayedir. Güney Sudanlıların merkezi hükümetten daha fazla hizmet
ve hak taleplerinin bir özgürlük ve ayrılık talebine dönüşmesi
Batılıların yeni petrol arayışlarında Güney Sudan'daki zengin
rezervleri keşfedişiyle birlikte başlamıştır mesela. Bir süre sonra
bu bölgelerdeki Hıristiyan unsurların hukuku uluslararası insan
örgütlerinin bir numaralı sorunu haline gelmiş, akabinde
buralardaki isyancılar desteklenmiş ve bilinen süreç yaşanmış. Bu
süreç içinde Ömer el Beşir'in BM Ceza Mahkemesinde yargılanıp
hakkında tutuklama kararı çıkarılması ve 2011'de gerçekleşen
referandumla Sudan'ın petrol kaynakları açısından en mümbit
topraklarının ayrılması birbiriyle irtibatlı süreçler olmuştur.
Bu bölünme ilk başta bir travma etkisi yapmışsa da, bugünlerde
bunun etkisinin fazlasıyla atlatılmış olduğunu görmek ilginç oldu.
Bunda en önemli faktörlerden biri Sudan'ın bu bölünmeden sonra
kendi içindeki siyasi ihtilaflarda başlattığı ulusal diyalog
sürecinden ciddi