https://w.soundcloud.com/player/?url=https%3A//api.soundcloud.com/trac
Geçtiğimiz hafta içinde Suriye Anayasasının hazırlanması ve Suriye’deki genel gidişatı istişareyle ele almak üzere bir Ulusal Konferans Hazırlık Komitesi oluşturulduğunu ve ilk basın toplantısında ortaya konulan yol haritasına değinmiştik. Bu Kurulun Sözcüsü Hasan Duğeym’in ilk toplantılarının ardından komitenin çalışmalarına ilişkin oldukça umut verici değerlendirmelerine yer vermiştik. Kurul planlandığı gibi ilk Ulusal Diyalog Konferansını (SUDK) geçtiğimiz iki gün içinde (24-25 Şubat) Şam’da düzenledi.
SUDK’un bu konferansı uzun vadeli bir diyalog ve ortak akla ulaşıp Suriye’nin bütün meselelerine birlikte karar verme süreci. Takdir edilmelidir ki böyle bir süreç Suriye’nin şimdiye kadar şahit olabildiği bir süreç değil. Aslında devrimi yapmış olan ve 61 yıllık ceberrut ve katil Baas rejiminden ülkeyi kurtarmış olan Ahmet el-Şara ve arkadaşlarından belki de birilerinin hiç beklemediği bir siyaset tarzı. Ama bu siyaset tarzını ve yolunu tercih ediyor Şara ve arkadaşları.
Bu süreç içinde düzenlenecek olan seri toplantılara ülke genelinden yaklaşık 4.000 kişinin katılması beklenirken, 600 katılımcının farklı çalışma gruplarına ayrılacağı belirtiliyor. Konferansın temel gündem maddeleri oluşturulacak 6 çalışma grubunun ihtisas gündemlerine göre, geçiş süreci adaletinin sağlanması, anayasal ve kurumsal gelişimin planlanıp yönetilmesi, kişisel özgürlüklerin temin edilip sürdürülebilir bir anayasal temele oturtulması, insani konular, sivil toplum kuruluşlarının hem tanınması hem katkılarının ve katılımlarının temin edilmesi, yönetim reformu ve ekonomik toparlanma olarak öne çıkıyor.
Hazırlık Komitesi Başkanı Mahir Alluş, konferansın Suriyelilere adalet, özgürlük ve eşitlik temelinde yeni bir devlet inşa etme fırsatı sunduğunu belirtti. Bu konferansa katılımda Suriye’nin bütün bileşenlerinin temsil edildiği ve hiçbir etnik, mezhebi, cinsiyet veya politik kotanın uygulanmadığı, yalnızca teknokratik liyakatın gözetildiği esaslar geçerli. O yüzden bazı Türkmen gruplarının temsil edilmediği yönündeki daha baştan yapılan eleştirilere bir cevap olarak, hiçbir etnik veya mezhebi grubun grup olarak temsil edilmediği hatırlatılıyor. Ama Türkmenler vardır ve konferansa ciddi bir katılımda bulunuyorlar.
Mahir Alluş Açılış Konuşmasına “Bugün burada, Suriye’nin geleceğini şekillendirecek tarihi bir süreci başlattıklarını, gerçek diyalogun, Esed rejiminin düşüşüyle birlikte başlamış ve halkın iradesiyle şekillenmiş” olduğunu söyleyerek başladı. Alluş Hazırlık Komitesi çalışmaları kapsamında çalışma grupları ve tartışma oturumları düzenlenerek, farklı kesimlerin görüşlerinin dinlendiğini ve ülkenin dört bir yanından 4.000’den fazla kişiyle birebir görüşmeler yapılmış, beklenti ve talepler titizlikle değerlendirilmiş olduğu bilgisini verdi.
Toplantının sonuç kısmında Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’nın yaptığı konuşma ülkenin yaşadığı zorluklara, ulusal birliğe ve geleceğe dair umut dolu mesajlarıyla birlikte dayandığı temel ilkeleriyle tam bir manifesto ayarındaydı. Sadece içerdiği yol haritası itibariyle değil, bu programın dayandığı felsefeye de yaptığı vurgular, Şara’nın sıradan bir siyasetçi olmayacağını da gösteriyor.
Mesela yaşanan onca acılara, verilen onca bedellere, şehitlere, kayıplara ve devralınan onca enkaza rağmen “geçmişe ağıt yakmıyoruz; biz icraatın milletiyiz” diyerek halkına bambaşka bir ruh hali telkin ediyor. Bunca yıkım ve felaketin ardından şimdi devleti yeniden inşa sorumluluğu ile karşı karşıya olunduğunu hatırlatarak ülkenin ve milletin geleceği için birlik ve istişare çağrısında bulunuyor.
Bunlar bir devlet başkanının aynı zamanda liderlik rolüne de talip olduğunu gösteren güçlü ifadeler. Doğrusu Şara’nın bugünkü devrim noktasına gelinceye kadar İdlib’in yönetiminde ve onun öncesinde de Suriye’deki muhalif grupları bir çatı altında derleyip toparlama konusunda sergilediği liderlikle süreklilik arzeden bir siyaset bu. Birbirleriyle ve kendisiyle de çatışan muhalif grupları asıl hedefe yönelterek onlardan bir birlik oluşturmak, biraz da kendi siyasi iddialarında uzlaşmayı gerektiriyordu ve o bu süreçte bazı tavizleri vermekten geri durmadı. Liderlik her zaman kendi otoritesini tartışılmaz ve tekel kılarak sahaya sürmekle olmaz. Bilakis başkalarını da tanıyarak, onlarla diyalogla daha güçlü temellere oturur.
Tam da Suriye’nin yeniden inşası sürecinde hariçten okunan gazellere de değinen Şara, buna karşılık, Suriyelilerin gerçekleriyle örtüşmeyen sistemlerin ithal edilmemesi gerektiğini ve toplumu siyasi hayallerin laboratuvarı haline getirmenin yanlışlığına da değindi.
Suriye’nin bölünmez bir bütün olduğunu ve herhangi bir grubun taşıdığı silahlar dolayısıyla ve arkalarına aldığı bazı yabancı güçlere güvenerek imtiyazlı bölgeler oluşturmaya çalışmalarının kabul edilemeyeceğini vurguladı. Bu noktada “silahın devletin tekelinde olması bir lüks değil, ulusal güvenliğin ve istikrarın vazgeçilmez şartıdır.”
Esasen Suriye tarih boyunca dünyaya örnek olabilecek bir birlikte yaşama modeli ortaya koymuş bir halktır Bunu bugün de yapmasının önünde oluşturulmaya çalışılan engellerin asıl amacı rahatlıkla görülebilir. Suriye’nin felaketlerini kendi çıkarları için fırsata çevirmek isteyenlere de değinen Şara, Suriye’nin, geçmişte sömürgecilikten siyasi karmaşaya, birlik mücadelelerinden Baas yönetimine ve Esedler dönemine kadar birçok dönüşüm yaşadığını hatırlatarak, bu tarihin, Suriye halkına güçlü olmayı ve dirençle ayakta durmayı öğrettiğini ifade ederk konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı:
“Bugün Suriye, tüm evlatlarını bir araya gelmeye, yaralarını birlikte sarmaya, geleceğini el ele inşa etmeye çağırıyor. Artık bu vatanı hayal kırıklığına uğratma lüksümüz yok. Onu koruyacak, güçlendirecek ve hak ettiği refaha ulaştıracak olan bizleriz. Gece gündüz çalışacağız, Suriye’yi yeniden ayağa kaldıracağız.”
Bu seslere Türkiye’de oldukça aşinayız aslında ama herhangi bir Arap-İslam ülkesinde halkına bu ruh, sorumluluk ve tevazuyla seslenişin çok büyük yeniliği ve elbette derin anlamı var.