Son yılların en acımasız en kanlı ve en ilkesiz uluslararası hesaplaşması Suriye toprakları üzerinde cereyan etti. Bir çok ülkenin kendi aralarındaki hesaplaşmaları Suriye toprakları üzerinde ve Suriye halkının kanı, canı, yurdu pahasına vermesi ortaya son derece trajik bir durum çıkardı.
Ancak kendi hesaplaşmalarını Suriye halkının kanını cömertçe dökmekte tereddüt etmeyerek yürütenler, bu hesaplaşmanın ortaya çıkardığı insani faturayı ödemekten de aynı ölçüde uzak durdular ve uzak durmaya devam ediyorlar.
104 sene önce sanki başka hiçbir kavmin burnu kanamamış gibi, sanki o savaşta on milyonlarca insan ölmemiş, on milyonlarcası yerinden yurdundan koparılmamış gibi, toplam 1.5 milyonluk bir nüfusa sahip Anadolu Ermenilerinin yaşadıkları acıların ağıtlarını hala yakmaya devam edenler, bu ağıtlardan günümüze, Türkiye’ye fatura çıkarma işgüzarlığı gösteren ülkeler bugün 22 milyon insanın çok daha ağır şartlara maruz kaldığı Suriye’ye kör ve sağır.
Daha da kötüsü bir çoğu da Suriye’deki bu acıların faili, sebebi veya suç ortağı. Kendi elleriyle işledikleri bunca cürüm ortay yerde dururken, 1915’e giderek hangi hasta vicdana nasıl bir tedavi uygulayacaklar?
Bugünkü bilanço 12 milyon Suriyelinin yerinden yurdundan edildiği, bir milyonun üstünde insanın öldüğü, milyonlarcasının yaralandığı, halihazırda da Esed zindanlarında ağır işkencelerden geçirilmekte veya akıbeti meçhul on binlerce kişinin bulunduğu yönünde. Bu son sayının daha fazla olmamasının sebebi zaten hapse girenlerin uzun süre yaşamadıkları, bugünlerde rejim hapishanenin bir katletme yolu olduğunun bilinmesidir.
Türkiye Suriye’de olup bitenlerin sebebi olmadığı halde, orada ortaya çıkan insani durumun kendine yüklediği insani sorumluğu yüklenmekte hiç tereddüt etmeyen ve bunu bütün insanlığa örnek oluşturacak şekilde yapan tek ülke oldu.