ABD’de şimdi Trump’ın Suudi Arabistan’ın Veliaht Prensi MBS’i korumak uğruna hem yüzyıllara mal olmuş Amerikan değerlerini bir çırpıda harcadığı hem de Amerikan efsanesinin kurucu müesseselerinden biri olan kendi istihbarat teşkilatı CIA’yi de itibarsızlaştırmayı göze alması konuşuluyor.
Konuşulmamasına imkan yok. Washington Post Trump’ın tam da bu bağlamda ifade ettiği “önce Amerika” ifadesi aslında tam da onun çabalarıyla katledilmiş, kaybetmiş bir Amerika’yı ifade ediyor. Çünkü Amerika’yı her ne kadar biz emperyalist yanıyla, dünyaya yaydığı fesat, zulüm, sömürü ve ölüm yanıyla tanıyor ve biliyorsak da Amerikan halkı doğal olarak kendi ülkelerini, devletlerini ayakta tutan değerleriyle biliyor, öyle bilmeye devam etmek istiyor.
Ne kadar pragmatist olursa olsun, bir Amerikan vatandaşı için uluslararası ilişkilerde cinayetler, katliamlar veya diktatörlerin bütün yanlışlarının belli bir bedel karşılığı Amerika tarafından himaye görebileceği düşüncesinin bu kadar açıklıkla telaffuz edilmesi kolay kabul edilebilir bir şey değil.
Bu, açıkçası Amerika’nın pratikte ne yaparsa yapsın teoride şimdiye kadar kendi vatandaşına anlattığı bütün efsanenin çöküşü anlamına geliyor. Kaşıkçı olayı, aslında Amerika’nın içinde benzer roller oynadığı bir dizi ilişkiler ağının veya eylemler bütünün sıradan bir örneğinden başkası olmayabilir.
Kaşıkçı, Amerika’nın alenen desteklemekte olduğu bir çok rejimin geçmişte ve bugün işlenen binlerce milyonlarca cinayetten sadece biri, fazlası değil. Ama onu özel kılan, yapılış biçimi ve şimdiye kadar işlenen bütün cinayetleri örten, maskeleyen veya süslü gösteren bütün makyajı dökmüş olmasıdır.
Nitekim bu cinayeti bile nihayetinde meşru ve hoş gösterebilme denemesi hiç yapılmamış değil. Trump, MBS’in kendisine, Kaşıkçı’nın tehlikeli bir İslamcı ve İhvancı olduğunu söylemiş olduğunu haber verdi. Üstelik cinayetle ilgili MBS’in kendisine söylediklerinin yalan olma ihtimalini de zikrederek bu bilgiyi araya katma sebebi ne olabilir?