Taha Abdurrahman üzerine değerlendirmelerimize devam ediyorduk ki, araya İsmail Heniyye’nin şehadeti ve ardından değerli tarihçi Mikail Bayram hocanın vefatı girdi. Bu mukadder fasıla dolayısıyla yazdıklarımıza dair gelen tepkilerle Taha Abdurrahman üzerine konuşmanın başka bazı mevzuları da konuşmaya vesile olabileceğini gördük.
Öncelikle hatırlatayım ki, mezkûr yazılarımızda Taha Abdurrahman’ın ne söylediğine fazla girmedik. Aksine her iki yazımızda Taha Abdurrahman’ın 4 ayrı konferansına karşı gösterilen yoğun rağbeti okumaya çalıştık. Yani Taha Abdurrahman’ın kendisini değil, ona dair okumaları ve beklentileri yorumlamaya çalıştık.
Bunlar birbirinden elbette kopuk olmasa da birbirinden çok farklı şeylerdir. Hermenötik felsefenin uyarıları sayesinde bir yazarın metninin ne söylediğinin ayrı, onun nasıl okunduğu, anlaşıldığı veya anlamlandırıldığı konusunun ayrı olduğu bilgisi artık felsefi okuma-yazma bilen herkesin ebcediyatı haline gelmiş olmalı.
Şahsen ne Taha Abdurrahman’a ne de herhangi bir düşünüre, yazara veya hatta alime bütün meselelerimizi bir çırpıda çözecek bir keramet yüklemiş değilim. Yüklememek de...