Topluma dair büyük siyasi tasavvurları olanları, bir değişim programı olanları, geleceğe dair bir ütopyaları olanları ilk hayal kırıklığına uğratan bizzat toplum olur genellikle. Sol devrimcilik açısından bu, tarihte defalarca tekrarlanmış her seferinde ciddi travmalara yol açmış bir konu olmuştur. Uğruna kavga ettiğini düşündüğü toplumun tam da en kritik anlarda hiç de oralı olmadığını gören devrimcilerin hemen toplumu “yeterince olgunlaşmamış”, “eğitimsiz” veya “cahil” diye suçlamaları çok alışıldık bir rahatlama yoludur.
Bunun öncesinde topluma veya halka, hatta millete yapılan güzellemeler ciddi bir ideolojik yanılsamalar yaratır. Bütün çeşitliliğiyle, dinamikliğiyle, çoğulluğuyla bütün toplumu kendi dar tasavvuruna sığdırırlar.
Bunu sadece sol mu yapar? Bir noktadan sonra kendi siyasi tasavvurlarını, duygularını toplumla özdeşleştiren herkesin, muhafazakarın veya İslamcının da içine düştüğü...