Yasin Aktay Yeni Şafak Gazetesi

Trump’ın hedefinde ne var?

Bill Clinton’dan sonra başkanlık koltuğuna oturan George W. Bush esasen ABD’nin içerde restorasyonunu vaad eden bir seçim kampanyası yürütmüştü. Ancak o dönemde ABD’nin küresel düzenin...

07 Temmuz 2018 | 91 okunma

Bill Clinton’dan sonra başkanlık koltuğuna oturan George W. Bush esasen ABD’nin içerde restorasyonunu vaad eden bir seçim kampanyası yürütmüştü. Ancak o dönemde ABD’nin küresel düzenin yüklediği sorumluluklardan kaçamayacağını, kaçmaması gerektiğini savunan ve neo-conservativler olarak bilinen grubun etkisinde olduğu da biliniyordu. Bu grup Amerikan gücünün dünya sistemini tehdit eden tüm kriz alanlarında bütün yönleriyle kullanılması gerektiğini savunuyordu.

Bush yönetiminin kamuoyunu da bu perspektife ikna etmesi 11 Eylül Saldırıları ile mümkün olabildi. ABD, II. Dünya Savaşı’ndan sonra ilk defa anavatanda bir saldırıya uğradı ve efsane dizi Mad Man’deki tarifle biraz üniversite görmüş, iyi para kazanan ama uzun saatler çalıştığı için az kazandığını düşünen, çim biçme makinesi ve hamak isteyen, garajında kullanmadığı bir sürü elektrikli alete sahip olan Amerikan orta sınıfının ABD gücünün genişlemesine olan desteği artmış oldu.

Bush yönetimi, Amerikan gücünün alan genişletmesini Pre-emptive Strike yani ön alıcı vuruş adı verilen bir doktrine bağlamayı, yani biraz felsefi derinlik kazandırmayı da ihmal etmedi. Ön Alıcı Vuruş Doktrini’ne göre artık tamamıyla güvensiz bir yer haline gelen dünyada saldırının tanımının yeniden yapılması gerekmektedir. 11 Eylül saldırıları göstermiştir ki bir devlet artık sadece bir başka devlettin değil çeşitli suç örgütlerinin ya da terörist organizasyonların da hedefi olabilir. Dolayısıyla ABD bundan sonra kendisi için tehdit oluşturabileceğini hissettiği coğrafyalarda, tehdit algıladığı aktöre karşı saldırı kendi topraklarına taşınmadan önlem almalıdır, bu çerçevede müdahale hakkını saklı tutmaktadır.

Uluslararası hukuktaki ve yerleşik uluslararası ilişkiler literatüründeki savaş ve barış gibi nispeten daha somut kavramların yanı sıra müdahale gibi soyut ve tartışmalı kavramların da içeriğini değiştiren ya da biçimlendiren, yeniden ve başka bir formatta ele alınmasını da sağlayan bu doktrin çerçevesinde ABD askeri gücü Bush dönemi boyunca genişledi. Afganistan Operasyonunun ardından gelen ve Saddam’ın nükleer füzeleri bahane edilerek gerçekleştirilen Irak Operasyonunun uzaması Amerikan toplumunda özellikle ABD askerilerinin ABD dışında kullanılması konusunda rahatsızlıkları da beraberinde getirdi.

Bush’un mirasını devralan Obama yönetimi Bush Doktrini’ni tamamen reddetmemekle birlikte Smart Power adı verilen bir strateji geliştirdiler. Bu stratejiye göre ABD askerlerinin kriz bölgelerinde kullanılması yerine pivotal states adı verilen yerel ABD müttefiki ülkelerin askerlerinin kullanılması öngörülüyordu. Bush döneminde sınırsız genişlemiş olan ABD askeri gücünün ülkeye geri dönmesi için atılmış kontrollü bir adımdı bu aslında. Amaç ABD’nin askeri harcamalarını düşürmek ve küresel güç pozisyonundan taviz vermeksizin süreçleri yönetmek, bir başka deyişle “geriden liderlik” etmekti.

Suriye krizinin çözümsüz kalması Obama’nın “Smart Power” yaklaşımının bir neticesiydi. Bir yandan ABD’yi krizin içerisinde tutma arayışına diğer taraftan sorumluluk üstlenmemesini sağlamaya çalışmasına sebep olan bu yaklaşım ABD’yi sürecin etkisiz elemanı haline getirirken Rusya’ya, Soğuk Savaş döneminden sonra ilk kez bu kadar güçlü bir biçimde Ortadoğu’ya girmenin yollarını açtı. Geriden liderlik ABD’yi en azından Suriye örneğinde liderlikten etti. ABD’nin küresel sistemde yerine getirmesi beklenen daha doğrusu sistemin devamını sağlamak için bozukluk yapmaması beklenen ABD dişlisinin sekteye uğraması bir özeleştiri sürecinin başlaması gerektiğini işaret ediyordu.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Endonezya’da “Değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen” madde, Filistin davası 23 Kasım 2024 | 54 Okunma Sömürge kafaların Yusuf Tekin’e garezleri 20 Kasım 2024 | 468 Okunma Değerlerimiz ve biz 18 Kasım 2024 | 144 Okunma Dini, ekonomik ve siyasi değerlerimizin durumu 16 Kasım 2024 | 120 Okunma İnsanlık için basit, İİT ve Arap Ligi için dev bir adım! 13 Kasım 2024 | 324 Okunma