Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi
için ağır aksak da olsa yürüyen bir süreç var. Doğrusu, Türkiye,
İsrail'le ilişkilerin bozulmasından sorumlu olan ülke değildi.
Hatırlanacağı üzere İsrail'le ilişkiler ilk kez İsrail'in Gazze'ye
gerçekleştirdiği ve yüzlerce sivil insanın hayatını kaybettiği
saldırılar sonrası o dönem Başbakan olan Sayın Erdoğan'ın Davos'ta
gösterdiği tepki üzerine iyice gerilmişti. Ama öncesinden de
Türkiye İsrail'le bütün iyi ilişkilerine rağmen, özellikle 2006
yılında İsrail'in Lübnan'a saldırısından itibaren İsrail'e hem bu
olayda hem de genel olarak Filistin meselesinde sert eleştiriler
yapmaktan geri durmuyordu. Davos'un ardından o dönem İsrail
Dışişleri Bakan Yardımcısı olan Danny Ayalon, Türkiye'nin o dönemki
İsrail Büyükelçisi Oğuz Çelikkol'a diplomatik nezaket ve teamülleri
yok sayan bir muamelede bulunmuştu. Kamuoyunda “alçak koltuk krizi”
olarak bilinen gelişmenin etkilerinin ne olacağının tartışıldığı
bir dönemde ise İsrail›in Mavi Marmara saldırısı
gerçekleşmişti.
Gazze'ye insanî yardım malzemesi götürmek üzere yola çıkan konvoya
İsrail askerî güçleri uluslararası sularda müdahale ederek biri
aynı zamanda ABD vatandaşı olan dokuz kişinin olay yerinde birinin
de bilahare hayatını kaybetmesine sebep olmuştu. Türkiye,
uluslararası hukuka göre savaş ilânını meşru hâle getiren İsrail'in
bu hareketi karşısında ilişkilerin seviyesini düşürüp normalleşme
için İsrail hükümetinden bir takım taleplerde bulunmuştu. Özür,
tazminat ve Gazze'ye ablukanın kaldırılması şeklinde
özetlenebilecek taleplerden özür talebi yerine getirildi. Diğer
konularda da mesafe kaydedildiğini biliyoruz.
Türkiye ve İsrail arasında son dönemde normalleşme yönünde atılan
adımların yurtiçinde ve yurtdışında enteresan tepkilere sebep
olduyor. Bunlar arasında en dikkat çekenlerinden birisi Mısır'ın
İsrail'den Türkiye ile aralarında varılacak uzlaşının detayları
hakkında bilgi istemesi. İsrail Dışişleri Bakanlığı sözcüsü
Emmanuel Nahşon tarafından da doğrulanan bu gelişme Türkiye'nin
İsrail'le ilişkilerini normalleştirmesinden Mısır'ın kaygısının
boyutlarını gösteriyor.
Mısır ve İsrail arasındaki ilişkilerin son dönemlerdeki gelişim
seyrinin tabiatına da ışık tutuyor aslında bu talep. Mısır'ın
demokratik usullerle işbaşına gelen ilk lideri Muhammed Mursi,
İsrail'in Gazze'ye gerçekleştirdiği operasyonlara tepki göstermek
maksadıyla Mısır'ın İsrail Büyükelçisini geri çekmişti. Darbe ile
meşru devlet başkanını görevden el çektirerek iktidara gelen
General Abdülfettah Sisi ise Haziran 2015'ta yaptığı açıklamada
Mısır'ın İsrail'e yeniden büyükelçi atayacağını duyurmuştu. Sisi
tarafından İsrail'e Büyükelçi atanan Hazım Hayrat'ın göreve
başladığı bir dönemde Türkiye ile İsrail arasında normalleşme
yönünde atılan adımların Mısır'ı rahatsız etmesi, Türkiye'yi
Filistin meselesinin dışında bırakma ihtimalinin yok olmasından
kaynaklanıyor. Daha açıkçası Mısır İsrail'le iyi ilişkilerini
özellikle Filistin meselesinde Türkiye'yi devre dışı bırakacak
şekilde bir rekabet temeli üzerinde kurmaya çalışıyor. Bu ilişkide
Filistin tarafının, özellikle Gazze tarafının yararına herhangi bir
duruşu veya tavrı da yok. Aksine Mısır bu ilişkide Filistin
tarafını adeta İsrail adına zapt etme görevini anlaşılması zor bir
işgüzarlıkla üstlenmiş durumda. Türkiye'nin İsrail'le yeniden
ilişki kurmasının Mısır tarafında bir kaygıya yol açması bu
bağlamda ayrı bir anlam kazanıyor.