Türkiye’de okumuşluk seviyesi rakamsal olarak ne kadar yükselmiş olursa olsun, bazı kesimlerin anlama, kavrama ve okuma seviyesinde fazla bir ilerleme kaydedilmemiş olduğunu gösteren çok acı örnekler yaşıyoruz. İsterseniz önce Türkiye’de AK Parti döneminde eğitim alanında, özellikle de yüksek eğitim alanında kaydedilmiş gelişmeleri rakamsal olarak bir gözden geçirelim.
Temel eğitim alanında zaten 8 olan zorunlu eğitim 12 yıla çıkmış, en ücra köylerde yaşayan eğitim yaşındaki gençlerimiz, bedeli devlet tarafından ödenen taşımalı sistemle eğitim imkanına ve fırsatına kavuşturulmuş. Bu arada hızla açılan ve yenilenen okullarla derslik başına düşen öğrenci sayısı yirmilere düşürülmüş, öğrenci başına düşen öğretmen sayısı da iyice artırılmış durumda. Ders kitaplarının da devlet tarafından ücretsiz olarak dağıtılması suretiyle eğitim alanında fırsat eşitliği idealine olabildiğince yaklaşılmış.
Yüksek eğitim alanında ise, Türkiye’de 2002 yılında sadece 76 olan üniversite sayısı bugün 186’ya ulaşmış durumda. Daha önce, sözümona kendinden menkul “aydınlanmış-ilerici” yönetimler döneminde yeni üniversitelerin açılmasına dair açık bir direnç vardı. Üniversiteleşme oranını yükseltme yönünde bir çaba göstermek bir yana, üniversite eğitimi talep eden insanları kah kılık kıyafeti dolayısıyla kah katsayı uygulaması ile kapı dışarı etmek için akıl almaz bir çaba sarf edilirken, her yıl üniversite eğitimi talep eden 1 milyon 700 bin öğrencinin sadece 150 binine bu hizmet sunulabiliyordu. AK Parti zamanında açılan yeni üniversitelerle 2002 yılında toplam 1 milyon 900 bin seviyesinde iken, bugün öğrenci sayısı 7 milyon 200 bine ulaşmış.
Böylece yüksek öğretimdeki net okullaşma oranı yüzde 14,65’ten yüzde 43,43’e çıkmış oldu. Bu arada kız öğrencilerin yükseköğretimdeki oranı yüzde 42’den yüzde 46’ya çıktı.
Bu esnada yapılan “tabela takmakla üniversite olmaz” eleştirilerinin geçmişte açılan bütün üniversitelerimiz için yapılmış olduğunu hatırlatmakla birlikte, bugün yeni açılan bütün üniversitelerimizin kısa süre içinde dünya üniversitelerinin asgari seviyesini hemen yakaladıklarını da söyleyelim.
Aslında üniversiteleşme oranı bir çok endekste bir ülkenin demokratikleşmesinin göstergelerinden biri olarak da değerlendirilir. Çünkü yüksek eğitim insanların bireyleştiği ve yönetim sürecine bir şekilde katılmalarını sağlayan en önemli kanaldır.