Bugün Türkiye’nin yeni sisteminin ilk Cumhurbaşkanı olarak seçilen sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın göreve başlama töreni sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada büyük bir ilgiyle izlenecek. Kimileri büyük bir sevinç ve coşkuyla uzaktan da olsa manen katılım göstererek izleyecek, kimi büyük bir kıskançlıkla veya sindirim sorunlarıyla tırnaklarını yiyerek izleyecek, hatta kimileri izlemeye bile katlanamayacak ama bu töreni varlığının bir uğursuzluğu addedip kulaklarını tıkamayı tercih edecektir.
Değişimin öncülerinin herkesi memnun etmek, herkese hoş görünmek gibi bir özellikleri yoktur. Gerçek liderler, sağlam duruşu olanlar sevindirdikleri kadar birilerini de üzerler.
Türkiye’nin 24 Haziran ‘da icra ettiği Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri sadece Türkiye’de değil, dünyanın her yanında, tabii ki farklı beklentilerle izlendi. Bunu daha önce de söylemiştik. Şunu da kaydedelim ki, şu anda bütün dünyada seçimleri bu ölçekte bir ilgiyle ve kendisine yüklenen beklentilerle izlenen başka bir ülke, belki Amerika haricinde başka bir ülke daha yok.
Üstelik bu ilgi sadece bu son seçimlere mahsus da değil. Bundan önceki seçimleri de hatırlayalım, benzer bir ilgi vardı. 7 Haziran seçim sonuçları, mesela, Tel Aviv’de, Vatikan’da, Washington’un bazı mahfillerinde ve Avrupa’nın bir çok merkezinde tam bir bayram havası estirmişti, sevinç ve coşkuyla karşılanmıştı.
Buna mukabil aynı ilgiyle seçimleri izleyen Gazze, Kudüs, Mekke, Hartum, Mogadişu, Kahire ve İslam dünyasının bir çok merkezinde derin bir üzüntü ve kaygıya yol açmıştı. Bu roller 1 Kasım’da tekrarlanan seçimin sonuçlarıyla tam tersine dönmüştü. Bu sefer Tel Aviv mağlubiyetin acısını kendi evinde hissetmişti.
İlgi hep olageldi, ama son zamanlarda Türkiye’nin seçim sonuçlarına ilginin dünyanın her yanında artan bir seyir izlediğini söyleyebiliriz.