Türkiye'nin yeni dış politika ataklarının hiç kimse tarafından
sessiz sedasız geçiştirileceğini kimse beklemiyordu. Her hareketi,
her adımı her türlü değerlendirmeye konu olan Türkiye, ve
Türkiye'de AK Parti hükümeti, sadece ülke içinde değil, ülke
dışında da gündemi belirlemede, dengeleri belirlemede ne kadar
önemli olduğunu bu vesileyle bir kez daha göstermiş oldu.
Rusya ile 7 aydır, İsrail ile de 6 yıldır devam etmekte olan bir
kriz halinin bitirilmesi, belli bir çözüme ulaşılması hususunda
Türkiye'nin aldığı inisiyatif muhalefet tarafından bir anda
Türkiye'nin dış politikasının iflası olarak değerlendirilmekte
gecikmedi. Öncelikle bu kadar ses getiren, bütün dünyada şu veya bu
şekilde yüksek sesle yankılanan bir manevrayı yapabilen bir ülkenin
dış politikası nasıl iflas olarak değerlendirilebilir? Buna bir
cevap isteriz. İkincisi bu anlaşma noktasına gelme konusunda
Türkiye'nin şimdiye kadar talep eden değil talep edilen bir konumda
olması, onun yükselen gücünün açık bir işaretidir, bunun görülmesi
lazım.
Üçüncüsü, bu siyasi adım, şimdiye kadar güdülen siyasetten ilkesel
olarak bir geri dönüş değil, o siyasetin bir hasadıdır.
Tabi bu eleştirileri yapanlar, siyaseti bir noktada kazık gibi
durmak olarak tanımladıklarından, bu tanımın bir gereği olarak da
bir siyasi manevrayı bir siyasetin iflası olarak
değerlendiriyorlar.